DUAYA ÇAĞRILIYORUZ!
Pandeminin yayılma hızı tekrar yükselişe geçti. Arada kendini hissettiren depremlerle arz sallanırken, seller vb. afetler de durulmuş değil. Kuşkusuz kâinatın ve tüm mevcudatın sahibi, yarattıkları hakkında neleri dilerse, onlar olacaktır. Yarattıkları hakkında dilediği gibi tasarrufta bulunacaktır; dilerse defterleri dürecektir, dilerse rahmetinin kuşatıcılığıyla muhafaza edip, şefkatinden payidar edecektir tüm insanlığı...
Elbette tüm kalbimizle istediğimiz; Rabbimizin gazabından muhafaza olmak ve Rahmetinin himayesinde emniyet bulmaktır.
Çünkü gün geçtikçe dar-ı dünyanın, emniyet ve selametten hızla uzaklaştığına esefle şahid oluyoruz.
Belki bu ve bu minvalde yapılan her tespit, yorum, karamsar olmanın veya umutsuz olmanın bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Aksine bu tespitler, var olan karanlığı görmenin ve böylece karanlığı delmenin, nuru aramanın itici sebebi olmaya namzettir biiznillah.
Zira tüm Nebi ve Resuller kendi zamanlarında içinde bulundukları toplumlar hakkında tefekkür etmişlerdir, dünyanın gidişatı için endişe duymuşlardır. Ama bu ye'se düşürmemiştir, bilakis çıkış yollarını aramanın azmini pekiştirmiştir.
Bu nedenle imanını hayatlarının merkezine almış müminlerin Nebi ve Resullerin bu düşünce metodundan yola çıkarak, yaşadıkları zamanı ve içinde yaşadıkları toplumları (kendi nefislerini beri tutmayarak) tüm yönleriyle sentezleyip, analiz etmeleri ne karamsarlıktır ne de kısır bir eleştiri eylemidir.
Kuşkusuz tüm bunların bir amacı vardır; doğru kapıları bulup, doğru yola revan olmak...
Elbette insanlığın içinde bulunduğu vaziyete binaen, bu bağlamda hayatı ilgilendiren her alanda, ihtiyaç duyulan doğru kapılardan girmek gerekir. Ancak şu an için çalınması gereken, açılmasına acilen ihtiyacımız olan en öncelikli kapının dua kapısı olduğu ortadadır. Dua kapısı, açılması gereken ve ihtiyaç duyulan tüm kapıları da açacaktır. Kulluğun özü olan dua konusu açılmışken, şunları da ilave etmek gerekir; dua konusunda unuttuğumuz veya gözden kaçırdığımız çok şey var.
Oysa dua, kulun Rabbiyle en kuvvetli ve kudretli bağıdır.
Duanın ciddi bir eylem olduğu unutulmamalıdır.
Dil ve kalp duada uyumlu olmalı
Dua ihlasla yapılmalıdır.
Hz. Peygamber (s.a.v)'in şu ikazı hatırlanmalı: Efendimiz (s.a.v) bir hadislerinde, uzun bir yolculuğa çıkmış, saçı başı dağılmış, toz toprak içinde kalmış bir adamdan misal verir:
“Bu adam ellerini semaya kaldırmış, ‘Ya Rabbi, Ya Rabbi!’ diye yalvarmaktadır. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır! Onun bu hâldeki duası nasıl kabul edilebilir ki!” der. Ayrıca, duasının makbul olmasını isteyen Sa’d b. Ebû Vakkâs’a Resûlullah (s.a.v), “Yediklerinin helâl olmasına dikkat et ki, duaların kabul olsun” tavsiyesinde bulunur.
Yani helâl yemek, giyinmek de dua konusunda çok önemlidir. Bu bağlamda kul hakkının karışarak veya haram katkı maddeleri nedeniyle de yediklerimiz ve içtiklerimizin haram olabilme ihtimali de gözden kaçmamalıdır.
Küçükten büyüğe tüm ihtiyaçlar duada istenebilir.
Allah'a hamd, Peygamberimize'e salat ve selamla başlanan dua bereketli olur.
Bunlar ve daha nice tavsiyeler var dua konusunda. Hepsini saymak mümkün değil.
Ancak şunu bilelim; önce küçük ikazlar, sonra daha büyük terslikler, artan sıkıntılar, tükenen çözümler, hep şunu fısıldar ruhumuza;
Duaya çağrılıyorsun. Davete icabet edene ne mutlu!
Rabbinin kudretine inanan ve yanlızca O'ndan isteyene ne mutlu!
Rabbimiz özümüzü ibadetin özü olan duayla ikmal edip, imanımızı ve teslimiyetimizi kâmil kılsın...