• DOLAR 34.543
  • EURO 36.616
  • ALTIN 2920.659
  • ...

Malum, istisnalar dışında herkes evinde. Dışarı çıkmak da misafir kabul etmek de bir süreliğine tedavülden kalktı. Fakat hemen her akşam evimize konuk olanlar var; teknolojinin imkânlarından faydalanarak, kendilerince sosyal mesafeye dikkat ederek hazırlanan programlar ve bağlantılar üzerinden tabi...

Gazeteciler, uzmanlar, siyasiler, bilim kurulu üyeleri vs.

Kovid- 19 vakası konuşuluyor, masaya yatırılıyor, neşterleniyor. Birinin söylediğini bazen öteki çürütüyor. Biri ‘öyle' diyor, öteki yok ‘böyle', beriki çıkıp, hayır efendim yanılıyorsunuz, aslında, ‘şöyle' diyor...

Zaman zaman faydalı bilgiler verilse de, kafalar karışıyor, sineleri endişe katmanları kaplıyor, çoğu zaman.

Neyse ki, feraset, hikmet ve basiretle, bu zor zamanlarda tutulması gereken yolu, izlenilmesi gereken stratejiyi, alınması gereken tavrı en güzel biçimde irşad eden bilim ve ilim erbabı güzel insanlar da var ülkemizde, Elhamdülillah...

Yoksa stratejileri, trajediden farksız, okumuş ve okumamış cahillerin eline kalırdık Allah muhafaza...

Her ne kadar durum böyle olsa da bir şekilde dinlediklerimiz, gördüklerimiz veya algıladıklarımız her birimizin kafasında farklı kodlarla, farklı formlarda yer etmiş durumda. Tabi haliyle her birimizin Kovid- 19 vakasına bakışı, takındığı tavır, durduğu pozisyon çok farklı.

Bunun yanı sıra, kimimiz bütün bu yaşananların birilerinin oyunu olduğunu düşünüyor.

Kimimiz Allah Azze ve Celle'nin ikazı, imtihanı ve bir çeşit mücazatı olarak değerlendiriyor.

Kimimiz de farklı farklı yorumlara ve değerlendirmelere tabii olmuş durumdayız.

“Mesele nedir, ne değildir?” başlığıyla o kadar çok yorum yapıldı ki, yeni bir yorum ekleyecek değiliz elbette.

Ancak öyle veya böyle, kabul edelim; salgın çemberi daralıyor!

Bazı şeyleri anlamak için, istatiki bilgiler veya bilim kurulunun verilerine gerek yok. Herkes bulunduğu noktadan şöyle bir çevresine baksa yeterli gelir.

Her gün yeni haberler alıyoruz; akraba, eş, dost, komşu derken, yeni ve yakın vakaları görmemek mümkün değil. Bu hakikati kabul etmemek, deve kuşu misali kafayı kuma gömmektir. Haliyle, deve yüküyle vebâl alma gafletine de sevk edebilecektir.

Zira bu salgın vakası artık ekrandan ve sosyal medya üzerinden, olayın dışından bakarak şahit olduğumuz bir vaka değil.

İlmel yakin

Aynel yakin

Hakkel yakin hayata damgasını vuran bir salgın...

Amacımız insanları paniğe sevk edip, korkutmak veya gereksiz bir gündem oluşturmak değil elbette. Bu şekilde bir hatırlatmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bize uğramaz, bana bir şey olmaz diyerek, dikkatsizlik ve tedbirsizlikle zarar ve ziyana sebep olma ihtimali her geçen gün artıyor.

Özellikle Sağlık Bakanı'nın örnek gösterdiği bir vaka, tam da bu iddiamıza hak verecek türden. Korona virüs taşıdığını bilmeyen bir şahıs, bu virüsü istemeden de olsa 12 kişiye bulaştırıyor, 3 kişinin ölümüne neden oluyor. Oysa kendisi hastaneye bile yatmıyor. Gerçekten ibretlik bir örnek! Alabilen için...

Çünkü bu virüs diğer virüslerden farklı olarak, kuluçka döneminde de bulaştırılabiliyor. Yani bir şeyim yok, öksürmüyorum, solunumum güzel, ateşim yok, denilen süreçte dahi...

Bu nedenle ‘canım sıkılıyor' diyerek, oradan oraya giden, bir şekilde topluma karışan, eşini-dostunu veya kendini riske attığını bilmeli. Can sıkıntısı, cana kastetmekten evladır oysa...

Üstelik can sıkıntısının canı ne ki?

"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azim'' zikri müddeti kadar mühleti vardır ancak. Can-ruh- kalp, Allah'ı (c.c) zikrederek mutmain, sakin ve dingin olacaktır biiznillah...

Takdir elbette Rabbimizindir. Fakat; aymazlık, lakaytlık, duyarsızlık bu aşamada vebâldir. Tedbir almayıp, kadere teslim olmuş kişi rolüne bürünmek de hiç ahlaki değildir, bilelim.

En doğrusu, panik de yapmayız, devemizi de bağlarız, tevekkülümüzü de yaparız, sonra takdirine razı oluruz Rabbimizin... Kaderden kaçmak mümkün değildir biliriz. O'nun kaderinden ,yine O'nun kaderine kaçarız...

Her geçen gün çember daralıyorken, vebâl almaktan da yine Rabbimize sığınırız...