“Öyle” daha güzeldin!
28 Şubat post-modern darbesi üzerinden tam 23 yıl geçti. Sürece dair hiç unutulmayan zulümlerin başında ikna odaları geliyordu. O dönem İstanbul Üniversitesi rektör yardımcısı olan, şimdilerde CHP'de aktif siyaset yapan Nur Serter' in müthiş (!) buluşuydu. Başını açmak istemeyen öğrenciler, bu şekilde ikna edilmeye çalışılıyordu. Psikolojik baskının doz aşımı, malum odadan çıkanların travmalar yaşamasına neden olabiliyordu.
Bu acıları ve yaşanmışlıkları, bizzat tecrübe edenlerin nakletmesi de, bazı kesimlerin akletmesine yetmedi maalesef.
Mesela, o döneme bizzat tanık olanlardan biri şunları naklediyor ; “Kayıt sırasındayken onları diğer öğrencilerin arasından ayırıyor, ayrı bir odaya alıyorlardı. Bir liste vardı ellerinde, bazı isimlerin başında T harfi vardı, türbanlı anlamında. Konuşma sohbet gibi başlıyor ama aslında psikolojik yöntemlerle bir sorgulamaya ve ikna metotlarına dönüyordu. Zaten öğrencinin tecridi bilinçli bir yöntemdi. Odada sürekli aynı cümle tekrar ediliyordu: ‘Başını açmazsan kesinlikle okula giremeyeceksin’ deniyor ya da ‘bak bu kadar emeğin boşa gidecek’ ya da ‘sen çok güzelsin’. ‘Şu anda burada -yani kameranın, erkek kameramanın önünde- başını açmazsan kaydını kesinlikle yapmayız’ deniyordu. Bu kesinlikle suçtu. Onu psikolojik olarak çökertmeyi hedefliyorlardı. Mahremiyete saldırıydı bu. Zaten kızlardan biri kamera karşısında fenalık geçirmişti. Müslüman bir zihnin saçındaki kılları göstermesinin onun değerlerine zarar vereceğini bile bile bunu yapıyorlardı. Ona ‘ben yenildim’ dedirtmek istiyorlardı. Zaten yasağın kendisi sizden olmadığınız biri olmanızı istediği için de bölücü bir şeydi.” (Doğruhaber)
Bu hatırlatmaları neden yaptık, asıl oraya gelecek olursak; Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından düzenlenen “16 sanatçının 18 eseriyle hazırlanan, 28 Şubat” temalı “Böyle Daha Güzelsin” Sergisi, 28 Şubat 2020’de Topkapı Sarayı Darphane-i Amire binasında ziyaretçilere açıldı. 28 Mart'a kadar da sürecek bu sergi.
Sergiyi tamamen gezmeden eserler hakkında yorum yapmak çok etik değil elbette. Ancak serginin adı ve tanıtım fragmanlarından yola çıkarak, bir kaç kelam etme hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Sergide o süreci yaşamadan da olsa, duyduklarından yola çıkarak eser hazırlayanlara bir hak verilmişse, o süreci bizzat yaşayanların da böyle bir sergi hakkında üç beş kelam karalaması gayet normaldir her halde.
Sergi adını, ikna odalarında psikolojik baskı altına alınan başörtülü kızlara söylenen bilindik bir cümleden almış.
“Böyle daha güzelsin!”
Malum, başı zorla veya psikolojik ikna ile açılan kızlara, böyle daha güzelsin deniyordu, o odalarda. Buradan yola çıkarak, kendilerince farklı ve özgün bir kimlik üzerinden sesleniyorlar o günlere, şimdiki duruşları üzerinden, aslında böyle daha güzelsin... Diyorlar.
Fragmanlarda ise, böyle daha güzel olduğuna kanaat edilen belli modern kalıplara sığdırılmış, özgür ve güçlü gösterilmeye çalışılan kadınlar var. Mağdur edebiyatı yapmaktan hoşlanmadığını söyleyen, modern mağrur hüviyetine bürünmüş kadınlar. Feminen hatlar öne çıkarılmış, mü’minel hatlar kayıp!
O dönem başörtüsü/tesettür mücadelesi verenlerle şöyle bir kıyaslıyoruz; en az bir metrelik çene altından örtülen örtüler gitmiş, el kadar bir örtü gelmiş; alından bir kapı açılmış, modern kalıplara açılan kapının nişanesi olarak. Geniş pardösülerin yerini daracık ceket ve bluzlar almış. O dönem gözyaşlarıyla nurdan parlayan yüzlerin yerini, kuaförden taze çıkmış, bol fondötenli, kozmetik ürünlerin arz-ı endam ettiği yüzler almış. Tesettür kaygısı, yerini estetik kaygıya bırakmış...
Aslında bunlar, 28 Şubat sonrasında bilhassa son 10 yıldır rehavete düşen Müslümanların, durumunu görmek için ufak bir vesile. Bilhassa tesettür konusunda, her kes ve her kesim en az bir adım geriye gitmiştir. Deforme olması asla mümkün olmayan, çağlar üstü hükümlerin reformu söz konusu olabilir mi?
Zorla dayatılanlara karşı gösterilen mukavemet, rehavet ve dünya nimetleri önünde eriye eriye kaybolmuş. Eriye eriye geriye gitmişiz farkında değiliz. Hassasiyetler artık füruat olarak görülebiliyor ne yazık ki!
Konuyla ilgili yaşanmış bir olayda, “başörtülü bir öğretmen, daha önce kendisini okula almayan müdüre şöyle söyler; müdür bey, siz baya değiştiniz. Artık başörtülü girmemize ses çıkarmıyorsunuz. Müdür cevap verir; hayır ben değişmedim siz değiştiniz...’’ Güzel bir anekdot. Anlayabilen için. Bir daha şerhini düşmeye hacet yok.
Nur Serter şimdilerde, o günün ikna odalarında ikna etmeye çalıştığı bazı mazlumları görse belki şöyle diyecektir; “Böyle daha güzelsin...’’ Kim bilir?
Ama biz tüm samimiyetimizle şunu söylemek istiyoruz;
“Öyle daha güzeldin...”