Her şey çok güzel oluyor(!)
Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur, diye boşuna dememişler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi çok güzel (!) işlerin altına imza atmaya başladı.
Öyle görülüyor ki, boş kâğıdın altını imzalar gibi imzalayıp, üstünü doldurma lüksünü kendilerine umarsızca veren milyonlar adına daha çok imzalar da atacaklar.
Şu ana kadar yaptıkları, ilerde yapacaklarının da teminatıdır, buna zerre kadar şüphe yok. Ömrü olan, yaşayacak ve görecektir. Bunu anlamak ya da tahmin etmek için arif olmaya da gerek yok.
Zaten, seçim öncesi ve sonrasında gösterilen performanslarından bunu anlamak mümkündü.
Yani, o zaman vakit çarşambaydı ve şimdi o çarşambanın perşembesindeyiz.
Sultanahmet Camii meydanında şaşaalı ve havalı kutlamalar eşliğinde yapılan ideolojik show, 4-12 yaş çocuklarının karma havuz mevzusu ve ardından yapılan, samimiyetten uzak, yapmacık ve demagojik açıklamalar oldukça kaygı verici doğrusu.
Özellikle İBB tarafından konuyla ilgili vatandaşlara atılan bir mesaj oldukça hayrete düşürüyor insanı. Mesaj şöyle;
‘’Çocuk gelişimi uzmanlarından aldığımız görüşler doğrultusunda çocuklarımızın sosyal-duygusal gelişimlerinde olumlu davranışlar geliştirebilmeleri için karma eğitim, oyun, sanat ve spor aktivitelerinde bulunmaları önem taşımaktadır. Çocuklarımızın cinsiyetçi tutum ve davranışlardan uzak kalması, zihnen ve bedenen topluma kazandırılabilmesi adına tesislerimizde karma eğitim sistemine dönüyor olduğumuzu bilgilerinize sunuyor, sağlıklı ve mutlu günler diliyoruz.’’
Bu kanıya varan çocuk gelişimi uzmanları ne kadar uzman orası tartışılır ancak, verilen mesaj varılmak istenen sonuç itibariyle, hemen İstanbul seçimleri sonrasında ‘veri tabanına’ uzanan elin şimdi de ‘nesil tabanına' uzanmaya cüret ettiği aşikâr.
Mesaj o kadar irrite edici ki, çocuk kelimesi iğreti duruyor ve zaten mesajın içeriği ve gayesi tam bir ironi...
Öyle ya, cami avlusunda havai fişekli, danslı, şarkılı, türkülü kutlamalar yapan cüretkâr kalabalıklar kolay yetişmiyor(!) bu nedenle topluma kazandırılması gerekenleri yetiştirmenin yolu, karma(n) – çorma(n ) eğitimlerden ve havuzlardan geçiyor!
Sağlıklı sosyalleşme, cinsiyetçi tutum, sosyal-duygusal gelişim vb. konularda, tamamen kendi ideolojik ve dogmatik değerlendirmelerine göre ahkâm kesiyorlar maalesef.
Hadi diyelim kendi çocuklarını ve nesillerini bu şekilde yetiştirmek istiyorlar. Buyursunlar nasıl istiyorlarsa öyle yapsınlar. Demokratik hezeyan haklarını kendi hayatları ve nesilleri üzerinde denesinler.
Fakat kendileri gibi düşünmeyen ve tabiri caizse kendilerini seçmeyen toplumun diğer yarısına bunları dayatmaya hakları kesinlikle yok ve olamaz da. Gerçi kendilerini o makama getirmiş milyonlar arasında bile buna asla müsaade etmeyecek yüz binler var bundan eminiz.
Hâl böyle iken, bir kısım insanda, ne olmuş ki ya çok abartıyorsunuz diyecek yine. Fakat bu tepkiler hiç de abartı değil.
Malum ‘havuz problemini' çözerse bu zihniyet, daha çok level atlayacak.
Ve bizlere çözemeyeceğimiz daha çok problemler de hediye edecek böylece. Teşbihte hata olmaz. Tıpkı bu fıkradaki gibi olacağa benziyor durum.
Şöyle ki;
Bir Kürd ve bir Laz beraber uzun bir yola çıkarlar. Yol uzun ve yorucudur. Üstelik aşılması gereken çokça tepe vardır. Kürd olan Laz olana teklif eder:
“Önce sen beni sırtına al, bu sırada ben bir türkü söyleyeyim. Türküm bitince de ben seni sırtıma alırım bu sefer de türkün bitene kadar seni taşırım.”
Kabul etmiş Laz.
Kürd başlamış türküye:
‘’Lee le lee le .......’’
Laz taşımış, dere tepe aşmış. Bakmış türkünün biteceği yok. Sabrı taşmış:
“Bu türkü bitmeyecek mi artık? Demiş.”
Kürd gayet rahat ve anlaşmanın verdiği cesaretle şöyle demiş:
“Bu daha leee le, bunun daha loo lo su da var...”
Yani kutlama, karma havuz derken belli ki, bu türkü burada bitmeyecek...
İstanbul, sinelerde taşınması gereken vebali, sırtında kambur gibi taşıyacak.