Önce Evrilmek Sonra Devrilmek
Allah Resul’ünün (s.a.v) dilinden öğrendiğimiz bazı dualar vardır; sık sık tekrarlamamız gerektiğini Kutlu Nebi'nin (s.a.v) o dualara yüklediği anlamlardan ve ehemmiyetle yaptığı tekrarlardan gayet açık bir şekilde anlarız ve reddi mümkün olmayan bir kabul ile kalben kabul eder/kavlen zikrederiz.
Örneğin; ‘’Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım! Kalbimizi dinin üzerinde sabit kıl! ’’duası bu dualardan biridir.
Birçok Müslüman kardeşimizin bu duayı sıkça ve haşyetle yaptığına tanık oluruz. Eller titrer, gözler yaşarır, sözler titrek ve mahcup bir kıvamdadır.
Çünkü bir kaygı vardır; bir kez iman edince yani nurdan listeye adını yazdırınca iş bitmiş olmaz. İmanla dolu kalbin; evrilmesi-çevrilmesi de muhtemeldir. Nihayetinde nurdan listeden silinip kara listeye yazılmak da bir olasılıktır.
Bu sebepledir ki Allah'ın (c.c) salih ve halis kulları, dünya üzerinde yürürken, hep Sırat üzerinde yürüyormuşçasına kaygılı- temkinli ve tedbirli olurlar.
Kıldan ince kılıçtan keskin diye tasvir edilen Sırat'ın başlangıç çizgisinin Sırat-ı müstakim üzerinde olduğunu bilirler. Bu yolun doğru yol değil/ dosdoğru yol olduğunu, en ufak bir sapmanın sapkınlığa, gafletin gazaba neden olabileceğini de idrak etmişlerdir.
Zatının Celaline ve Saltanatının Azametine layık Rab’be hamd ederken yine O’nun günde defalarca terennüm ettirdiği şu duayı yaparlar:
(Allah’ım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi dosdoğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil. (Fatiha 5-6-7)
Zira daha önce dosdoğru yolda yürüyenlerden eğrilip/ sapıp çıkanlar olmuşsa ve rahmetten uzak olmayı hak edip gazaba müstahak olanlar olmuşsa, bu yine olabilir. Bu sonuç haşyet duygusu körelmeyen, korku ve ümit dengesini bozmayan mümin kalpler için teyakkuzda olmak için yeterlidir.
Eğrilmeye karşı teyakkuz!
Evrilmeye karşı teyakkuz!
Nihayetinde devrilmeye karşı teyakkuz!
Çünkü insan önce eğrilir, sonra eğrildiği yere doğru evrilir bu olağan bir süreçtir. Sonra acı son gelir; ulu bir çınar olsa da devrilir...
Devrildikten sonra, artık ne eğrildiğini ne de evrildiğini kabul eder. Koca bir devrimin kahramanı (!) gibi görür kendini.
Hele devrik bir kaç yoldaş da bulduysa; devrimin zirvesine iner(!) ve en amiyane tabirle, evrimci/devrimcinin dibi olur.
Birçok ‘yoldan çıkan örnekten' yola çıkarak şunu demeden edemiyor insan; Rabbimiz! Akıbetimizi güzel eyle!
Yıllarca namaz kılan bir insanın; ‘ben artık namazı bıraktım' diyerek namazsız olması...
Bir zamanlar sadece gözleri dışarda kalacak kadar örtünen bir mesturenin; ‘ben artık tesettürün farz olduğuna inanmıyorum' diyerek başını bile örtmemesi...
Geçmiş yıllarını kayıp olarak görmesi....
Bütün bunlar ve benzeri örneklerin öznesi olan her bireyde dikkatimizi çeken şey; önce eğrilme temayülü göstermeleri ve hızla evrilip- kaymaları. Hiç bir insan birdenbire devrilmez.
Farz namazı bırakmadan önce nafileleri bırakır, bir zaman sonra sünnet ağır gelir, farz namazları geciktirir, ara ara kılmaz. Bu arada fıkıhtan örnekler verir ruhsatlarla ve zayıf fetvalarla yaşar. Bunlar son çırpınışlardır/ vicdanın zayıflayan son haykırışlarıdır. Vicdanı da devre dışı bıraktıktan sonra, aklıselim kısa devre yapıp- yanıp- kül olunca, namaz da artık farz (!) değildir böylece. Salattır / duadır... Bir zaman sonra gusül teyemmümle de olur(!) taharet olmasa da (!) olur seviyesine gelinir.
Tesettürde de böyledir; önce bakışlar kayar, sonra gönüller, sonra ayaklar... Bakışlar hicabı indirir-eller tokalaşma da ne var ki der- kadın erkek aynı mekânlarda haşır/ neşir olsa ne çıkara terfi(!) edilir. Medeni cesaret (!) hormonunu alınca, artık kafada kalan el kadar bezi atmak zor değildir. Çünkü her gün bir kısmı zaten gitmiştir tesettür ruhunun.
Kendi bilinç ruhuna Fatiha’yı okutmayanın ruhuna, bu durumda Fatiha okumaktan başka ne yapılabilir ki?
Yine şunu hatırlatmakta fayda var, sık sık bakmak gerekir- gidişatımız dosdoğru mu?
Çevrilmelerin bol olduğu günümüzde eğrilme ve evrilme var mı?
Tabi devrilmek istemiyorsak...
‘’Ey kalpleri evirip- çeviren Allah’ım! Kalbimizi dinin/sistemin/nizamın ve ölçülerin üzerinde sabit kıl!’’