• DOLAR 34.663
  • EURO 36.337
  • ALTIN 2938.054
  • ...

Gün geçmiyor ki Ümmetin yüreği yeni acılarla dağlanıyor olmasın. Acı bazen dozunu öyle arttırıyor ki, dünya tüm genişliğine rağmen dar geliyor müminlere.

Tıpkı Yeni Zelanda Nur Camisi’nde yaşanan katliam görüntülerinin bizleri sevk ettiği ahvâl misali.

Sonra, asla unutamayacağımız cani bir surat çakılıyor beyinlerimize.

Henüz yirmili yaşlarda ancak, belli ki ruhu nefretle ihtiyarlamış. Kendini bir bilgisayar oyununda oynuyor zanneden, ava çıkan avcı misali avına odaklanan, Sırp kasabı Radovan Karadziç'e methiyeler dizen nağmeleri de kendine fon müziği yapmayı unutmamış, adeta show dünyasına yeni bir show katmanın küstahlığıyla pervasızca hareket eden bir cani.

Zevkle/sadistçe yağdırmış kurşunları kardeşlerimizin üzerine.

Peki ne oldu?

Üzüldük!

Kahrolduk!

Konuştuk/yorumladık...

Dualar ettik, beddualar gönderdik.

Fakat her olayda olduğu gibi bu olayda da yapılan yorumlar/tahliller yine yanlı yine objektiflikten uzaktı. Hakkaniyet ve adil bir bakış açısıyla değerlendirip, gereken mesajı alıp/ gereken mesajları verenler müstesna.

Her parti her meşrep her vs. vs. yine ezber repliklerini tekrarladı. Böylece artık yıldıran ezberleriyle,  ezberleri bozmadılar ya da bozmak istemediler.

Kimi yine faturayı İslam'a ve Müslümanlara kesti. Kimi de zaten faşizmin eseri olan bu hunhar ve sadist katliamdan yola çıkarak yine faşizm postuna oturup, bir bilge edasıyla biz var ya biz ne necip milletiz edebiyatı yapmaya devam etti.

İster istemez bir benzeştirme konuk oluyor düşüncelerimize; hani matematiği bir türlü çözemeyen, öğretmen her tahtaya kaldırdığında, çarpmada da bölmede de hep aynı sonuca varan öğrenci profili var ya onu hatırlatıyor insana.

-İki iki daha kaç eder?

-Beş.

-Üç çarpı üç?

-Beş

-Dört bölü dört?

-Beş....

Sonuç aynı- yorum aynı- kelime aynı...

Beyin tembel- bakış noksan- yorum kusurlu- cevap yanlış!

Bu nedenle geçmişte Bosna Savaşı’nda da Sırplar her türlü zulmü ve çirkefi rahatlıkla yaptılar. Hiç bir zaman karşılarında yekvücut olmuş bir güç görmediler.

Müslümanların ilerleyişini kesmeye giderken kendileri kesilen- bataklıkta boğulan Sırpsındığı şaşkını Sırplar geçmişte kaldı.

Halâ Sırpsındığı zaferiyle içi boş hamaset duygularını besleyenler de bilsin ki; önce aşmamız gereken bir Sırp (zındığı) savaşı bizi bekliyor.

Zındıka güruhlar harıl harıl çalışıyor.

Müslümanlar ise horul horul uyuyor.

Sosyal medya üzerinden gösterdiğimiz muazzam çaba ve harikulâde mesajlarla deşarj olma durumumuzu saymaz isek eğer, neredeyiz acaba?

Sırp zihniyeti-haçlı ruhu yeniden hortluyor. Artık bunu görmemek için büsbütün kör olmak gerekir. Bu gerçeği komplo teorisi görenler-bir paranoya olduğunu varsayanlar olsa da her geçen gün bu daha aşikâr biçimde kendini gösteriyor.

Oysa biz Müslümanlar halâ hümanist ninnilerle kendimizi avutup, pembe dünyalara doğru yol aldığımız yanılgısından kurtulamıyoruz.

Bir Boşnak kardeşimiz şöyle söylüyor:

“Biz savaştan önce Sırplarla iç içe yaşardık. Komşuyduk-dosttuk-akrabaydık. Ne zaman ki savaş başladı şunu anladık; biz sandıklarımızı çeyiz ile doldururken onlar, silahla doldurmuşlar. Meğer hep bir savaşa hazırlanmışlar.”

İşte sonra; dostlukları, komşulukları ve akrabalıkları kaybolup gitmiş. Sırtlarına yedikleri Sırp hançerini önce en yakın olanlar saplamış.

‘Sırpsındığı’nın’ intikamını Sırp zındıkları almış en çok...

Tarih tekerrür etmesin duasında bulunarak, sahte bilgeleri bir tarafa bırakalım da acı tecrübelerle bilgeleşen Bilge Kral'ın basiretiyle anlamaya çalışalım son acı gelişmeleri.

“Bunu hiç unutma evlat! Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.”

“Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.’’

“Cami minarelerinden ve televizyon vericilerinden halka yönelen mesajlar birbirine zıt olursa ne elde edebiliriz ki?”

Yeni Zelanda şehitleri (Rabbim şehadetlerini kabul buyursun) için çok şey söylendi belki ancak, Bilge Kral kadar güzelini duymadık;

“Bizi toprağa gömdüler fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.”

“Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”