• DOLAR 34.669
  • EURO 36.341
  • ALTIN 2941.907
  • ...

Karanlığın simsarları yine iş başında. Karanlık güçlerden ithal ettikleri kara cümlelerini, karanlık odalardan cüretkârca savuruyorlar.

Bu ilk değil. Artık rutinleri oldu kutsallarımıza saldırmak hakaret etmek. Eşkıya misali saldırgan-utanmaz-mütecavizce...

Yine birileri bulundukları makamdan hicap duymadan, savcıları mı çağıracak göreve?

Ya da birileri Aziz Peygamber`in (s.a.v) bu hakaretlerden ne kadar uzak olduğuna dair hatırlatmalarda bulunup kınayacak mı? Eşkıya, ellerine kına (!) yakarken sevinçten...

Ya da malumun ilanı misali ; ‘yılbaşı ve noel çılgınlıklarını' her birimiz tekrar tekrar kendi yorumlarımızla dile getirecek ve bu hakaret de böylece unutularak gündemden mi düşecek?

Kendi şahıslarına ya da liderlerine hakaret edilse, sabahı edemeyen-kıvranan binlerce insan bunu da mı çekecek sineye?

Eşkıya felsefesinin filozofları-eşkıya edebiyatının edepten yoksun edipleri(!) periyodik aralıklarla kinlerini kusmaya devam mı edecekler?

Aslında gerek İslam toplumuna ve gerekse İslam düşmanlarına bakınca, meseleye sonuçtan değil, süreçten başlamak elbette faydalı olacaktır...

Ne olmuştur da İslam toplumu ‘anam babam sana feda olsun Ya ResulAllah!(s.a.v)` düşüncesinden firar edip-feda edilebilecek kıymetlilerini eşkıyalara sermaye yapma mantığına esir düşmüştür.

Tohumlarını yüzyıllarca önce atan karanlığın simsarları bugün, hasat zamanının iştah kabartıcı hazzını hezeyanlarıyla ifşa ediyor maalesef. Bu o kadar net ki...

Yani içinde bulunduğumuz duruma sonuç eksenli bakıp ; ‘tencere dibin kara, senin ki benden kara' durumuna düşmek, İslam toplumunun hatalarını amiyane ve basit dillerle eleştirip müsebbiplerini görmemek, karanlık ruhlara bu cesareti de veriyor aynı zamanda. Sadece sivrisineklerle uğraşıp bataklığa dokunmamak bu olsa gerek.

Birbirleriyle çekişen insanların, zayıflayıp kuvvetten düşeceklerini bilen şer odakları, süreci hep bu şekilde manipüle edip, sonucun keyfini çıkarıyorlar. Bunu anlatmaya bile gerek yok.

Netice olarak uyuşuk, serkeş, vurdumduymaz bir toplum profili çıkıyor ortaya. Oysa iman bu kavramlarla barınamayacak bir ulvilikte.

Sürecin ve sonucun ahvali bizleri Akabe biatlarına götürüyor.

Henüz kemâle ermemiş bir dine olan aşkları, kâmil ve dorukta olan fedakâr Ensar'ı hatırlıyoruz.

Birinci biatta şu sözleri vermişlerdi:

  • Allah'a (c.c) hiçbir şeyi ortak koşmamak.
  • Hırsızlık yapmamak.
  • Zina etmemek.
  • Çocukları öldürmemek.
  • İftira etmemek.
  • Hayırlı hiçbir işe karşı çıkmamak.

Ne acı ki yukarıda sayılan bu fiillerin her biri, günlük yaşam içinde Müslüman bireylerin yaptığı şeyler haline gelmiş. Bu nedenledir ki; çam, piyango, alkol vs. devede kulak kalıyor.

 

İkinci biatta ise şu sözler veriliyor;

  • Allah'tan (c.c) getirdiklerine bilerek ve inanarak sana biat ediyoruz.
  • Biz, Rabbimize ve Rabbine biat ediyoruz. Allah'ın (c.c) kudret eli, ellerimizin üzerindedir. Kanlarımız kanınla, ellerimiz elinledir.
  • Kendimizi, evlatlarımızı, kadınlarımızı esirgeyip koruduğumuz şeylerden Seni de esirgeyip koruyacağız.
  • Eğer bu ahdimizi bozarsak, Allah'ın (c.c) ahdini bozan insanlardan olalım.

Bu samimi sözlere bakınca günümüz Müslümanlarının Hz. Peygamber'e (s.a.v) sahip çıkma konusunda sınıfta kaldığını görüyoruz. Bu nedenle eşkıya cesurca hayatlarımızda arz-ı endam ediyor...

Münkeratın bayraktarlığını yapan eşkıya fikirler, yayınlar, programlar, diziler, haberler bir şekilde evlerimize kadar girmiş...

Bu sebepten günah ‘çukurlarında' debeleniyor yavrular!

Bu sebepten kapıdan kovduğumuz Allah(c.c) ve Peygamber(s.a.v) düşmanlığı, uydulardan içeriye giriyor!

Eşkıya fırsatı bulmuş, artık susar mı?

Noeldi şuydu buydu derken, Peygamber`e(s.a.v) hakaret kalplerimizi titretiyorken şunu bilelim;

Unuttuğumuz ne çok sözümüz varmış...

İşte bu sebepten;

EŞKIYA(!) DÜNYAYA HÜKÜMDAR OLMUŞ...