AÇ GÖZLÜ EMELLERİMİZ VE AÇLIKTAN ÖLEN EMEL`LERİMİZ
Koşuşturmaca, telaş, stres... Uzun vadeli ve kısa vadeli hedefler... Planlar, programlar, hayaller... Hepsi ve daha fazlası ne için diye sorduğumuzda, açgözlü emellerimiz adeta ben buradayım diyor. Daha rahat daha kaliteli bir yaşam standartı yakalama çabasına endekslenen modern dünyanın açgözlü insanları haline geldik.
Hz. Peygamber Aleyhisalatu wesselam'ın 'emel' ile ilgili sözleri kulaklarımızda çınlayınca, duruveriyoruz... Sahi bizi kovalayan bir de 'ecel' vardı. Nasıl da unuttuk hayret!
Emel ve ecel yarışında sayılı nefesleri tüketirken, minik bir el dokundu kalbimize, narin parmaklarıyla göz kapaklarımızı araladı. Bakışlarımız, açgözlü emellerimizden firar edip, açlıktan ölen bir mazlum 'Emel'de kilitlendi...
İnsanların hızla obezleştiği bir dünyada açlıktan ölen bir günahsız yavru, 'emel' ve 'ecel' sözcüklerinin şerhini yüreklerimize öyle düşürdü ki, üzerine başka söz söylemeye gerek bile kalmadı. Yemenli kardeşlerimizin dili oldu. Yemenli kardeşlerimiz, mazlum yavrunun cansız bedeniyle, Mevlana'nın şu dizelerini kulaklarımızı patlatacak bir sessizlikle(!) haykırdılar adeta.
''Susmak değil söylemekti emelim, Razıyım sükunete lakin, Kelime-i Şehadetten sonra gelsin ecelim...''
Her on dakikada bir çocuk ölüyor! Bu hesap vicdan sahibi her insan için, matematiksel bir hesabın, istatistiki bir verinin ötesinde çok daha fazla şeyi anlatıyor...
Ancak kanıksama gibi bir durum söz konusu. Her türlü sapkınlığın, taşkınlığın kanıksandığı gibi...
Bakmak ama görmemek! Duymak ama işitmemek!
Farkında olmak ama hissetmemek!
Tam da Yemen için tutunduğumuz lakayt tavrın izahı...
Hayatı ve ölümü yaratan Rabbimiz elbet verdiği nimetlerden sorguya çekecektir her birimizi. Envai çeşitlerle dolu sofraların, nimetlere burun kıvıran şımarık neslin müsebbibi ebeveynlerin, hesabı da muhakkak olacaktır.
Yemen'li kardeşlerimizin mazlumiyetini ve mahrumiyetini en çarpıcı bir şekilde anlatan, Emel ve diğer yavrucakları bir an bile aklımızdan çıkarmak hiçbir kardeşimize yakışmayacaktır.
En azından dua etmek, gayret etmek. Elden geleni gönülden kopanı esirgememek gerekir.
Kardeşsek, ümmetsek acılar bir, sevinçler bir olmalıydı. Bu ayrılık olmamalıydı...
''Böyle mi olmalıydı ayrılığın son hali? Kahkahadan sorulur hıçkırığın vebali!''