ARADIĞINIZ KİŞİYE ŞU AN ULAŞILAMIYOR!
Arayış kimi zaman bir sancı, kimi zaman hayatın ta kendisidir. Zorlu bir serüvendir aramak. Aradığını bulmak ise, nadiren ulaşılan son…
Aramak mı zor? Aradığını bulamamak mı? Ya da ne aradığını bilmemek mi?
Bu sorular bile, beyin fırtınasına tutuyor herbirimizi.
Beyinlerimiz fırtınaya tutulmuşken, kalbimiz aradıklarımıza ulaşamamanın hüznüyle mahzun atıyor.
Günümüz insanları birbirine ulaşamıyor. Cesetler bir araya gelse de ruhlar farklı mecralarda geziniyor. İletişimin birinci sıradaki muhatabı insan bulunamaz olmuş. Ceset var, ruh kayıp. Görüntü var, ses yok(!)
Teknik manada iletişim altın hata pırlanta devrini yaşıyor. Ancak, insani açıdan teneke bile etmez. Eksi sıfırlarda. Buz gibi kaskatı ve ürpertici! Hisler donmuş...
Anne evladını arıyor, evlat babasını... Eş eşini arıyor, arkadaş arkadaşını... Talebe hocasını arıyor, hoca talep edeni... Kimse olması gereken yerde değil. Makam koltukları(!) boş...
Riyasız, karşılıksız, pazarlıksız seven anneler zor bulunur olmuş. Saygılı, hürmetkâr, merhametli evlatlar kaybolmuş.
El-Vedud ismiyle beslenip sevginin hakkını veren, her koşulda saygı ve şefkat abidesi eşler tedavülden(!) kalkmış.
Ticarette, yolculukta, komşulukta tanıyınca daha çok muhabbet beslenecek arkadaşlıklar, çoktan terk-i diyar etmiş...
Kırkikindinin kahrını, her bir fincanının hatırı 'kırk yıl' olan kahvelerle yudumlayan dostluklar bulunamaz olmuş. Fincancı katırlarını mı ürkütmüşler ne? Ne fincan kalmış ne hatır. Ortada duran kahır yüklü kırk katır!
Yani ne çalacak kapı kalmış ne de kapıyı açacak dost. Kalabalıkların arasında yalnızlığını yaşıyor herkes. Yaslanacak omuz bulamayan başlar yana düşmüş. Sadakat dolu bakış arayan gözler yerde.
Hoca; ilmin kapısı, anadan babadan öte can. Cennet yolunu tutanın, manevi navigasyonu. Bakışlarıyla nice hüznü dağıtan, karanlıklardan güneşler devşiren. Rahlesini terk edeli çok olmuş...
Talebe talip olan çileye, edep ile oturan edep ile konuşan edep ile susan... Lisan-ı hâl ve lisan-ı kal ile haykıran; 'İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır?'
Sonra tuttuğu Firdevs yoluna, nurdan çiçekler döşeyen...
Biz mi göremiyoruz. Görünmez mi oldu? Kuş misali uçtu mu?
Arar olduk hepsini ve fazlasını. İşin doğrusu aramak değil elbet. Hatta marifet aramak değil. Aramak yerine olmak. Aradığının mücessem bir örneği olmak… Ya da buna gayret etmek, azmetmek.
Arayanın aradığı olmak... Kendine bakıldığında; 'buldum' denilen kişi olmak.
'Aradığınız kişiye ulaşılamıyor' denilen yerde, aradığınız kişi burada diyebilmek.
Aradıklarını bulmak ve aranıp da bulunanlardan olmak duasıyla...