Kendi elimizle münafık bir nesil mi yetiştiriyoruz?
Hamd, âlemleri yoktan var eden Allah`a; Salât ve selâm da O`nun pak Resulüne olsun. Namus… Yani ırz… Hepimiz biliriz ki, insana ait kavramlar bunlar. Hayvanlarda namus yoktur, utanma duygusu da. Yine hayvanlar, en mahrem işleri utanmadan herkesin gözü önünde yaparlar. Kim bakmış, kim görmüş umurlarında da değildir. “Böyle insanlar da var.” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız ancak gözden kaçan bir nokta var ki en kötü işleri herkesin önünde yapan bir hayvan asla pankart açıp “Namus kâbustur.” demez. Demek ki “Onlar hayvanlar gibidirler, hatta daha da sapkındırlar.” Sadeqallâhu`l-‘azîm.
Namussuzların ve ırz düşmanlarının düzenlediği etkinlikte çarşafa bürüdükleri kadınların ellerine zincir vurup, zincirin ucunu da sözde kocalarının eline vermişler. “Dünyaya mor gözle bakmak istemiyorum.” yazılı pankartlar tutuşturmuşlar ellerine. Kusura bakmasınlar da gözü mor hiçbir çarşaflı görmedik şimdiye kadar. Aksine kendi cenahlarından, gözü morarmış ve “Keşke ben de sizin gibi giyinseydim de yüzümdeki dayak izleriyle rezil olmasaydım.” diyenleri çok gördük.
Bir başka hezeyan da çarşaflı kadınların eve hapsedildiklerini vurgulamalarıdır. Biri bu zavallılara çarşaflıların evin sultanı, kraliçesi olduğunu anlatsa iyi olur. Zira en zor şartlar altında tarlalarda çalışıp, sonrasında zorla aldığı üç kuruşla kocasının kumarına yahut içki ve sigarasına yatırım yapmak özgürlük değildir. Biz gerekirse dışarı çıkarız, işimizi halleder huzur kaynağı yuvamıza, çocuklarımızın yanına gelir sultanlar gibi keyif süreriz. Şu da bir gerçek ki biz çarşaflılar “Yüzünü gören cennetlik!” hitabını çok duymuşuzdur. Biz bugün dernek sohbetindeyiz, yarın kermeste, öbür gün bir etkinlikte, diğer gün seminerde, panelde, hasta ziyaretinde vs. Evimize gelene kapının açıldığı pek nadirdir; çünkü evde değilizdir.
Onlar böyle zaten, mantık bu, zihniyet bu. Ya biz? Vakti gelmişken âcizane birkaç tespit yapalım inşâAllah. Namus düşmanlarına tepki mitinginde gördüğümüz, Göktaş Hocamıza ait bir söz: “Kundaktayken de çarşaf giydiririz. Size ne?” Bu dövizi gördüğümüz zaman göğsümüz kabardı, kalbimize bir kuvvet geldi ve İslam düşmanlarına karşı yüreğimizde bir zafer kazandık adeta. Peki, kundaktaki bebeğini bırakın örtmeyi, en azından uygun bir kıyafet giydiren kaç kişiyiz? O sıcak yaz günlerinde çocuğun tazecik kollarını, bacaklarını güneşin zararlı ışınlarından koruyan kaç kişiyiz? Anneler tam bir Osmanlı, kızlar tam bir Frenk. Kucağımıza bile yakışmıyor o çocuk. Şapka takmamak için şehit vermiş bir coğrafyanın insanları olarak çocuğuna şapka giydirenleri anlamak ne mümkün!
Hakkımızı yememek lazım(!); dini programlara götürürken örtüyoruz çocuklarımızın başını. Büyük bir etkinlik olduğunda, panel, kutlu doğum olduğunda örtüp götürüyoruz. Tertemiz, pırıl pırıl insanların içine giderken çocuğun başını, vücudunu örtüp de ahlaksızların, edepsizlerin yoğunluklu olduğu çarşı pazarlarda, sokaklarda örtmememize de bir mana verebilmiş değilim. Cinsel istismarların bebek yaşına indiği bir ortamda çocukları nerde giydirip nerde soyacağımıza dair uygulamalarımız takdire şayan(!) doğrusu! Çocuğa soruyorsunuz, “Dışarı çıkıyoruz, başını örtmeyecek misin?” Çocuktan aldığınız cevap: “Derneğe mi gidiyoruz ki!” Algıya bakınız; derneğe, programa giderken örtülür; alış-verişe yahut akrabaya giderken değil. Bu zihniyetle yetişen bir neslin zihin kodlarını çözmek de zor olmasa gerek. Aferin almak için iş yapan, takdir edilmek için ibadet eden, riyakâr, ortamına göre davranan, hazırcı ve nifaka meyilli bir kişilik.
Üniversitedeyken en başta ağlayarak başını açıp girenlerin, sonradan nasıl rahat davrandıklarına şahit olmuştum. Hatta başkalarını da teselli ediyorlardı, alışırsın diyerek. Sonra bu kişiler, örtmeleri yasak olmayan yerlerde de üşengeçlikten dolayı örtmemeye başladılar. Birkaç yıllık bu süreçte gelinen nokta şuydu: Dindar erkeklere görünmeden kampüs içinde baş açık gezebilirsin. Dindar erkekleri görünce ise hemen duvar diplerine saklanıyorlardı. En başta ağlayarak açan büyüklerin geldiği hal bu ise, daha küçükken, ailesi tarafından ortamına göre davranmaya alışan çocuğun halini varın siz düşünün.
Kendi elimizle çekirdekten münafık yetiştirmemek duasıyla… Rahman`a emanet olunuz.