• DOLAR 34.45
  • EURO 36.41
  • ALTIN 2848.202
  • ...
Hamd, mustaz`afları önderler kılmayı isteyen ve bunu insan zihninin almayacağı şekillerde olduran Allah-u Teâlâ`ya;
Salât ve selam da mustaz`afların rehberi Hz. Muhammed(SAV)`e…

Selam, tüm peygamberlerin üzerine olsun.

O da bir peygamberdi 124 binin içinden. Hani kavmi azdıkça azıyor ve müminlere her türlü eziyeti yapıyordu ya... Hani her türlü melanet işleniyor ve fazilet sayılıyordu ya… Yine iyi insanlar, müminler, insanlığın kurtuluşu için çabalayanlar kötü görülüyor ve türlü eziyetlere maruz kalıyorlardı ya… İçki su gibi içilip haramlar uluorta işleniyor, eşcinsellik marifet sayılıyordu ya... İşte O(AS) nerden bilebilirdi asırlar sonra böyle bir ümmetin kaderinin kendisininkiyle aynı olacağını!
Evine erkek suretinde gelen misafir meleklerin bile erkeklerin saldırısına uğradığı Hz. Lut`tan bahsettiğimiz anlaşılmıştır sanırım. Öylesine mazlum, öylesine mustaz`af! Rabbinden başka kimsesi yok! En yakınları hatta hanımı tarafından hep arkadan vurulan bir Nebi idi Lut(AS).

Ne kadar benziyor değil mi İslami cemaatin durumuna? Kısacık bir panorama yaptığımızda gördüğümüz şudur:
“İslami cemaat, azgın ve Kur`an`dan yüz çevirmiş -yahut çevirtilmiş- bir kavmin camilerinde Kur`an-ı Kerim dersi, hadis ve siyer dersleri başlatır. Bu dersler, şerrin tutkunlarını çileden çıkarır. Temizliği, takvayı kabul etmeyen kötüler, en yakınları da olsa bu salih kimseleri imha etmeye çalışır ve sürekli bir baskı ve tahakküm kurmaya çalışırlar. Sonrası malum: İşkence, şehadet, hicret, hastalık, sıkıntı, açlık, sürgün…”

HÜDA PAR`ın 1. Olağan Kongresi`ne giderken ki psikolojimizle oradaki halet-i ruhiyemizin aynı olmadığını itiraf etmeliyim. Zira gitmeden evvel duyduklarımız yüreğimizin bir köşesini acıtmıştı. Doğru sandığımız yanlış kişilerden kongre için yapılacak olan hazırlıkları ve masrafları duyduğumuzda, günlerce uykuları yitirdiğimizi söylemeliyim. Ancak elhamdulillah, alana varıp da iğneden ipliğe her şeyi incelediğimizde duyduklarımızın aslında gerçeği yansıtmadığını gördük. Söylenildiği gibi aşırı bir masraf yapılmamıştı. Aşırı bir dekor, mustaz`aflar olarak gözümüzü tırmalayan bir fazlalık yoktu ve gerçekten Mustazaflar Hareketi`ne yakışan bir sadelikteydi her şey.

Sonra Ömer`leri gördük. Hani şu, devlet başkanlarıyla görüşeceği zaman bile üzerinde yamalı kıyafetleri olan Hz. Ömer`i. Normalde kongreye çıkacak olanların üzerinde en pahalısından yeni elbiseler, ayakkabılar ve hatta milyarlık saatler olur. Fakat baktığımızda, tertipli ve tertemiz ütülenmiş fakat israfa kaçmamış elbiseler, o gün boyandığı belli olan ayakkabılar gördük.

Evet, her şey elbise ve ayakkabı değildi elbet. Genel Başkan değişip de yerini yenisine devrederken gözlerdeki ışıltıyı ve kardeşliği gördük. Gözlerimiz, gönüllerimiz doldu. Başkan olduktan sonra Sn. Yapıcıoğlu`nun da eski neşesi kalmamıştı. Üzerindeki yükün farkındaydı. Zaten bu farkındalık değil miydi HÜDA PAR`ı Ömer`e benzeten? Hani diyordu ya, “Korkarım ki ben yanlış yaparsam benden korkup düzeltmezsiniz.” Ashabdan biri, “Merak etme Ey Ömer! Seni kılıçlarımızla düzeltiriz.” diyordu da Hz. Ömer`in yüreğine su serpiyordu.

Yeni başkan da duasında ihlâs istiyordu Rabbinden, takva istiyordu, istikamet istiyordu. Son cümlesinde ise boğazı düğümleniyor, gözlerinden sadakat dökülüyordu mustaz`afların gönlüne. Sırf kongre için Almanya`dan gelen müminin gözleri ışıldıyordu. Elazığ`dan gelen bebek, ağlamayı kesip başkanı dinliyordu. Anlıyor muydu? Evet anlıyordu. Geleceğinin tehlikede olduğunu ve bu bir avuç müminin eliyle geleceğinin ışıldayacağını anlıyordu belki de.

İşte, en sevdiklerinin bile zulmüne uğramış, en yakınları tarafından zulmedilmiş bir topluluğun resmiydi bu. Sanki “Sakın arkanıza, geride bıraktıklarınıza bakmayın!” denilmişti de onlar geride kalıp davayı engellemeye çalışanlara aldırmıyorlardı bile, Lut(AS) gibi. Tek mutlulukları, geride kalanların helak olmayacağı idi. belki ilerde hidayete ereceklerdi. Bunun iç huzuruyla görevlerini ifa ettiler. Mazlum ve mustazafların hamisi olduklarını her halleriyle gösterdiler. Son cümleyi de kalplerinin derinliklerinde, gönüllerinin ta dibinde hissettiler: “Sabah Yakın Değil mi?”

Rahman`a emanet olunuz.