Tam tam tam Tamam!
Önceleri uzaktı savaş tamtamlarının sesi. Uzak olduğu için ve bize dokunmadığı için önemsemedik, ataların söylediği onca söze rağmen. Bazen uzaktan hoş da gelmiyor değildi sesi. Kimimizin devrim duyguları, kimimizin de cihat ve şehadet arzuları depreşiyordu.
Ama hızla yayıldı ve bizi de içine aldı bu gerçeklik, sessizliğimizin bir yansıması olarak. Afgan çığlıklarını anlamadık, dillerinden dolayı. Komşumuz Irak bize ıraktı. Suriye tel örgülerin ardında kalan unuttuğumuz akrabalarımızdı. Saymayayım şimdi dünyadaki onca toprağa gömülen çığlıkları. Baharlar gelecekti derken kâbuslar görmeye başladık ve biz ekranlarımıza biraz daha gömüldük. Başımızı iki elimizin arasına almadık ve düşünmedik, ne oluyor? Diye, Şam yandı, çocuk cesetleri kıyıya dayandı. Ve su da yandı. Halep söndü, analar öldü… Ve aynı bilmezlik girdabı, sustuk!
Nasıl başladı bütün bunlar? Ne zaman başladı, kim başlattı ve neden?
Herkesin o kadar çok bahanesi var ki… Din var, mezhep var, ideoloji var, ülke çıkarları var, kibir var, inat var ve daha birçok şey var nedenlerin arasında. Nedenlerin çok olduğuna bakmayın siz, aslında ahmaklıktan başka bir şey yok, ama onlara kimse söylemeye cesaret edemiyor.
Peki, kim haklı ve kim kârlı çıkacak bu işten? Koca bir “Hiç!”
Bilmem kaçıncı dünya savaşını başlatmak isteyenler çoktan hazırlıklarını yapmaya başlamışlardı bile. Akdeniz savaş gemileri ile kaynıyor. Her yerde füzeler mahzenlerinden çıkarılıp uçları sivriltiliyor, yağlanıyor ve içine birazda kalplerindeki birikmiş zehirlerini katıyorlar. Gökleri dövecekler ve meleklerin arkadaşları çocukları öldürecekler. Nükleer başlıklar, kimyasal silahlar, konvansiyonel ölüm kusan teknolojik oyuncaklar piyasaya sürülüyor. Artık joystick ellerinde ve her zaman olduğu gibi ilk olarak piyonlar sahaya sürülüyor.
Afgan ve Çeçenler Suriye`de bağımsızlık(!) savaşı veriyor! Kendi ülkelerini çoktan kurtardılar ya sıra buraya gelmiş! Avrupa`dan gelen mücahitler Şengal`i Ezidilerden arındırmak için yola revan olmuşlar, Filistin işgalcisi için değil! Bizim mahalledekiler ise Türkiye`ye demokrasi getirmek için kendi mahallelerine aylardır ölüm kusuyorlar, hendeklerin ardında! İroni kelimesini kullanacağım düzgün bir yer arardım hep…
Evet, piyonlar devrede ve devler ligi başladı başlayacak. Ve biz hala yan mahallede başlayan savaşa rağmen ölü toprağı serpilmiş gibi suskunuz. Tamtamların sesi yerin altından, üstünden, sağımızdan ve solumuzdan geliyor. Uzak olmadığı için sesi de güzel değil aslında. Ya kulağımızı tıkıyoruz ya da yüzümüzü çeviriyoruz. “Son birkaç yaşanacak zevkimiz kalmış, keyfini çıkaralım” der gibiyiz. Belki bu yaz son bir defa tatile gideriz, çocuklarımız yakın zamanda kaçmaya çalışırken boğulacakları Akdeniz`de bir daha yüzerler belki… Ya da bazılarımız biraz daha batıya göç eder ve kaçamayacağı savaş ateşinden bir süre daha emanda olurlar ha! Neden olmasın ki? Öyleyse şimdi susmaya devam edelim.
Artık tamtamlar bahçemizde çalıyor, utanmasa bazıları halay çekecek. “Bozulsun ki düzelsin” diyenlerin haddi hesabı yok. Kimse ölenlerin geri gelmeyeceğini hesaba katmıyor sanki. Aslında ölen kendisi olmadığı sürece, kimin öldüğü kimin umurunda? Herkes kendini bir hayalle avutuyor. Kimi bağımsızlık, kimi imparatorluk, kimi sultanlık rüyaları görüyor. Ve son yapmamız gereken şeyleri yine ilk başta yapmaya başlıyoruz. İroni!
Savaş tamtamları artık elimizde, her ne kadar tokmakçı başkası olsa da… Artık zalimlere lanet okuyamıyoruz. Çünkü çoktan aralarına katılmışız. Birileri köşklerinde ellerini ovuşturarak “yürü koçum” diyor ve methiye diziyor bize. Güzellemeler ve pohpohlarla yetiniyoruz, dana niyetine.
Bombalar ufaktan ufağa yağmaya başlamış bile, çiseliyor ölüm sırıtarak. Adı; Halep, Kerkük, Sana, Kahire… Adı; Şengal, Cizre veya Amed…
Dananın kuyruğu koptu kopacak, herkes danayı kapma telaşında. Altta kalanın canı çıksın!
Tam tam tam! Her şey tamam…