İstikbar değil, İstikrar
Son seçimler gösterdi ki insanlar reyini seçimden yana değil ama geçimden yana kullandı. Rey ehli olmak fıkıhta Ebu Hanife`nin tenkidine matuf iken, kadercilerin kederin alınyazısı olmasına cevaz vermeleri ayrı bir mizah konusu. Söz mizah olunca siyasi erkin bu seçimde kazandığı zafer, erkin tebessümüne sebebiyet verdiği aşikâr.
Kazanan demokrasi mi yoksa Demokles`in kılıcı mı okuyucunun irfanına bırakılacak bir durum.
Söz hazır mizahtan açılmışken ordunun yönetime el koyduğu bir dönemde, Cunta Generali ile berberin arasında geçen vakıa duruma ışık tutacak gibi.
Traş olmak için berberin koltuğuna oturan general, berberin çok konuşkanına denk gelir. Traşa başlayan berber bahis açmak derdi ile generale sorar;
-Efendim ne zaman demokrasiye geçeceksiniz.
Generalden çıt çıkmaz ama berber ısrarcı, tekraren birkaç kez sorar suali. Ama generalden ses çıkmaz. Bu arada yaver duruma müdahale etmek lüzumu hisseder ve çıkışır berbere;
- Berber, sen niye işine bakıp traşını devam ettirmiyorsun? Siyaset senin işin mi?
Berber ise şaşkın bir vaziyette hem generale hem de yavere durumu açıklamak zorunda hissederek
- Aman efendim siyaset benim ne haddime. Ben zaten işimi yapıyorum. Ne zaman demokrasiye dönüleceğini sorsam her seferinde generalimizin tüyleri diken diken oluyor, dolayısı ile ben de daha rahat traşımı yapıyorum…
Demokrasi şayet nimet ise ne generale ne de berbere kadar düşmemeli. Şayet insani haklar iade edilecek ise ve bu iş savaş ile değil de sulh yolu ile yapılacak ise muhatap ne şahıs, ne kurum ne de herhangi bir etnik milliyetçilik örgütü olmamalı. Hakkın verdiği bir hakkı kullanmak her halkın en tabii hakkıdır. Bu lütuf ve ihsana gelecek bir konu değildir. Bu sebeple kimsenin tüyleri diken diken olmadan sorunlu bir idare şekli ile değil sorumlu bir irade ile insanca ve İslâm`ca hal olmalıdır.
Ulus-devlet anlayışından, umut-devlete rücu elbette ki siyasi erkin halkına sunacağı bir lüks olmamalı. İstikrar derken istikbara evrilecek her tutum ve davranış; bu halkı küçümsemek manasına gelir. Bu ise kibrin şeytani bir durum oluşu ile ilgili olup her huzurdan kovulacağı manasına gelir.
Umulur ki sunulan teveccüh yanlış anlaşılıp bir halkın dili, halen yabancı bir dil hükmüne sokulmaz. Allah`ın ayetlerinden olan bir hakkın anadil ya da aradil olarak eğitimde, öğretimde ve tam da hayatın içinde kullanılıp kullanılmayacağına karar vermek idarenin değil iradenin işidir.
Demokrasi elitlerin, kalanları sevk ve idare etme ameliyesi değildir. Ya insani ya da İslâmi bir bakış açısı ile her hakkın mahfuz kılınıp fertten cemiyete kadar devletin kulu değil, Allah`ın kulu olduğu asla unutulmamalı ve ihmale getirilmemeli…
Seçmenin kredi verdiği Ak Parti iktidarı kibri bırakmalı ve geçen seçimdeki kredisi elinden alınan HDP`de kibrit olmayı bırakmalı. Sandıktan gelen ses bu…