Çocuklarımızın beğen butonuna basalım Bismihi Teâla
“Bu dava çok büyüktür, en iyilerimizi feda etmek gerek.” Kendileri de en iyilerdendi ve kendini davasına feda etti. Ölümü ile kapı eşiğinde durarak dava kardeşlerini vücudu ile koruyan bir mertti.
En iyiler gittiler. Ve bizler de “kendimizi feda etmeli” bilinci ile hareket etmekteyiz. Fedakârlık bize davamızın giydirdiği ve onur ile taşıdığımız bir yadigâr. Mamafih ne kadar iyiyiz? Bu soruya verebileceğimiz yanıt ahvalimize bir ayna olmalı. Konuya böyle bir özeleştiri suali ile giriş yaptı isem de irdelemek istediğim mevzu yarınlarımız. Bizler iyi ve fedakâr birer dava neferi olma yolunda mücadele verirken iyi oluşumuzun ve duruşumuzun sağlamasını yapmak zorundayız. Kendilerini feda eden en iyiler, sancağı bizlere teslim edip gittiler. Bizlerin de içinde en iyiler bulunmalı fedakâr ve en iyiler. İyi bir karakter, iyi bir ahlak, iyi bir aile ve iyi bir nesil...
Davanın devamını sağlayan bizler sancağı bizden bir sonraki nesle teslim edeceğiz. Bu devir teslim oluşumunda veren de alan da sağlam olmalı. Elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı düşünüyoruz. Fedakârlık hususunda birbirimize söyleyecek lafımız olmayacak nispette duyarlıyız. Erkeklerimiz derneklerde, sohbetlerde, camilerde koşuşturup duruyor. Bayanlarımız hakeza büyük bir özveri ile İslami çalışma alanlarında ki her sahada yerini aldılar. Bilhassa bayanlarımızın özverili gayretleri takdire şayan. Çoğu bacılarımızdan aynı serzenişi duymaktayız. “Vakit bize yetmiyor, bir hafta yedi gün olmamalı…”
Koşuşturup duruyoruz dava uğruna. Yarınlar için, yarınları imar için. Göz ardı ettiğimiz bir gerçek var ki; Bizler dava için koşuştururken çocuklarımız havasız kalıyor. Biz yarınlar diye çırpınırken çocuklarımızın karın ağrısından bihaber olduk.
Koşup koşup varacağımız yer zaten çocuklarımız olacaktır. Zira davanın alemdarlığını bizim çocuklarımız yapacak. Kaldığımız yerden adımlarımızı çocuklarımız devralacak. Bilhassa biz bayanlar bilmeliyiz ki bizim asli vazifemiz anneliktir. Biz kadınlar asaletimizi ‘ana` oluşumuzdan alırız. Cennet ayaklarımızın altında ise bu yüce makam ve şeref ‘ana` oluşumuzdan kaynaklanan bir unvandır.
İlgisiz ve sevgisiz bir nesil duruyor arkamızda. Ve bizler bir dönence gibi dava uğruna koşuşturduğumuz ayaklarımızla adımlarımızın sahibi olan çocuklarımıza döneceğiz. Erkek çocuklarının en mutlu oldukları anlar babaları ile vakit geçirdikleri anlardır. Bir futbol topu, oyun oynayacakları saha ve babalarının olduğu bir tablo erkek çocuklar için mutluluğun resmi niteliğindedir. Oyun sonrası bir göz göze bir bakış, başlarının okşanması “Aferin benim oğluma” cümlesi ile takdir alması hayatı boyunca hafızasına kazınacak mutluluk anlarıdır. Kız çocukları için de baba sevgisi mühimdir. Ve anne ile genç kız arasındaki diyalog çocuğun özgüveninin oluşumunda ve sosyal ilişkilerine yön verme anlamında etkin bir faktördür.
Çocuklar sevgi ve ilgi açlığı yaşamamalıdır. Unutmayalım ki bizlerin çocuklarımızda bıraktığımız her boşluğu zaman içinde çevre faktörü dolduracaktır. Beğenilme arzusu fıtri bir ihtiyaçtır ve tatmin edilmesi gerekir. Günlük yaşamda itilip kakılan, hor görülen gençlerimize sosyal medya kucak açmakta. Bir tebessüm, bir güzel söz, sırtını sıvazlama esirgenmemeli çocuklarımızdan. Takdir açlığı duymamalılar.
Tebessüm, beğeni butonudur. Gözlerimiz ile sıcak bir bakış göndermeli gönüllerine. Unutmayalım ki; biz beğenmezsek onlar kendilerini beğendirecek yer bulacaklardır ve sosyal medya bir zaman avcısı gibi gençlerimize kucaklamakta. Bizler yarınlarımızı abat etmek için uğraş verirken ihmal ettiğimiz çocuklarımızın sağlam olmayan akideleri tüm çabamızı beyhude kılacaktır.
Cemaatle namazı kısa kestiğinde, bu durum kendisinden sorulduğunda ; “Arkada namaz kılan kadınların çocukları ağlıyordu, ağlamalarına gönlüm el vermedi” diyen bir Peygamberin ümmeti olan bizler; asıl görevimizin “annelik” olduğunun, bu davanın bayraktarlığının bizlerin yetiştirdiği yarınlarımız olan çocuklarımızın taşıyacağı idraki içinde olmalıyız. Bir yandan çalışmalarımızla meşgul iken bir yandan evlatlarımızı ihmal etmemeliyiz. Aksi takdirde bin bir zahmet ve gayretle inşa etmeye çalıştığımız İslam`ı yaşama ve yaşatma mücadelemiz; kumdan kaleye dönüşme gibi vahim bir tehlike içerisinde olacaktır.
Ayşe Yıldız