On bir muharrem Bismi HU
Kerbela vakasındaki karakterler şehitler, esirler ve ihanet edenler olarak üç kategorideydi. Hz Hüseyin şehit olacağını bile bile kundaktaki bebeklere kadar tüm Ehlibeyti beraberinde götürdü. On muharrem öncesinde ağır hastalığa yakalanan yirmi bir yaşındaki oğlu İmam Zeynelabidin de orada hazır bulundu. Tek tek şehit düşen Ehlibeyt dostlarını ve ailesini görünce ayakta durmakta güçlük çektiği halde cihat için babasından izin aldı. Lakin müsaade verilmedi. Kerbela ‘yı bâtıni cihetten irdelediğimizde bu hadiseye, Kerbela kıyamı diyoruz, çünkü “kıyam” sözcüğü, ayağa kalkış, kutsal diriliş ve yeniden doğuş anlamlarına gelmektedir. İşte kıyamın bir ayağı şehitler diğer ayağı ise esirlerdi. Kıyamın hayat bulması için şehitlerle birlikte bir de geride kalıp bu kıyamı tarihe duyurmak için şahitlere ihtiyaç vardı. Bu noktada devreye İmam Zeynelabidin ve Hz Zeyneb girmeliydi. Bu yüzdendir ki Hz Hüseyin hasta olan oğlunun şehitlerin değil, esirlerin safında yer almasını arzuladı.
On gün süren Kerbela hadisesinin akabinde Hz. Zeynelabidin uzun süre zindan hayatı yaşadı. Ve gözetim altında tutulduğu süreçte zamanını ibadetle ve ilmi eserlerin yazılması ile geçirdi. Emevi yönetimi sindirme politikası yürüttü. Onun da babası gibi kıyam etmesinden yana endişeliydiler. İmam Zeynelabidin bu süreçte şunları hedefledi. Yapılan zulmü zalimin yüzüne haykırmak, şehitlerin mesajını tarihe nakletmek, Kerbela hakkında kandırılmış insanları aydınlatmak ve Kerbela ‘yı günümüze ulaştırmak için kayıtlar tutmak.
Hz. Zeynelabidin tüm imkânsızlıklara rağmen mücadelesinden taviz vermedi. Emevi yönetiminin baskılarına karşı direndi. Öyle oldu ki onun İslam`ı anlatmasına dahi mani oldular. İşte bu aşamada devreye dualar girdi. Dualarla da olsa tebliğ ve davet vazifesini ifa etti. Tabi İmam Hüseyin`in bacısı Zeyneb-i Kübra`nın, Kerbela sırasında ve akabindeki esaret sırasında yüklendiği rol ve göstermiş olduğu fedakârlık, asla unutulmadı. Zeyneb`in Kerbela`yı anlatan konuşmaları ve feryadı hafızalara kazıldı. Kerbela Zeyneb`in yüreğinden kopup gelen vaveylaları ile tarihe yazıldı.
Tarih birçok defa tekerrür etti ve Kerbela sahnesi yinelendi. Roller aynı şehadet, esaret, ihanet. Şehitler vazifelerini yaptılar. Geridekiler de İmam Zeynelabidin ve Hz. Zeyneb`in misyonunu üstlenmekteler. Kimi zaman muhaceretle, kimi zaman zindanları mesken tutarak, kimi zaman ise dua ile. Geridekilerin vazifesi şanlı olduğu kadar da ağırdır. Bu sancağı taşıyabilmek için de birer İmam Zeynelabidin ve Zeyneb olmak gerek.
İmâm Zeynel Âbidin; Künyesi “Ebû Muhammed” (Ceddi; Resulullah`ın yaşantısını sürdü). Lâkapları Zeynel Âbidin (İbâdet edenlerin bezentisi), Seccâd (çokça secde eden). Gerçek ismi Ali (dedesi gibi vakarlı ve ilim sahibiydi)
Evet, geride kalan olmak İmam Zeynelabidin`ce yaşamak ve onun mücadele silahları ile donanmak demektir. Bir başkasına devir edene kadar kıyam sancağını dalgalandırabilme yetisine sahip olabilmektir. Tekerrür eden her Kerbela kıyamından sonra geride kalanların vazifesi İmam Zeynelabidin ve Zeyneb`in misyonunu yüklenmektir. Geride kalanlar için zaman on bir muharremde başlar. Geride kalan her fert on muharremin bir neferidir. Ve bu bilinç ile yaşamına yön vermelidir. Zira nebevi hareketin kıyam sancağı geride kalanların omuzlarında hakkıyla taşınabildiği müddetçe var olacaktır.