• DOLAR 34.609
  • EURO 36.69
  • ALTIN 2902.059
  • ...
 Bismillah!
Sanatçı dediğimizde her birimizin algısı ve bu algıya nitelik kazandıracak cümlenin muhtevası farklı olacaktır. Yoksa sanatçı olmak bu mu demek? Farklı olmak mıdır sanat dediğimiz şey? Son günlerde sanat ve sanatçı nedir ne değildir mevzusu tartışılmakta. Hadisenin aktörü kim mi?
Tabi ki sansasyonel sanat haberlerinin vazgeçilmezi Ressam Bedri Baykam. Nerede bir rezillik portresi, orda Bedri Baykam. Elbette o bunu hep sanat adına yaptı. Şimdi de sanat adına boş bir çerçeve yapmış. Çerçeveyi o yapmamış tabi. Neticede o çerçeveci değil bir ressam. Ve 125 TL`ye mal ettiği bu boş çerçeveyi 125 bin dolar gibi hiçte azımsanmayacak bir değere satmış.

“Yahu kim alır Bedri Baykam gibi birinin boş çerçevesini, aklından zorumu var alacak olanın?” demeyin. Almışlar efendim, almışlar. Peki, kim almış Kemalist ve din düşmanı Bedri Baykam`ın sanat şaheserini? Mütedeyyin iş adamı Murat Ülker. Evet, evet bizim bildiğimiz “Ülker” firmasının sahibi. Hani boykot ettiğimiz malların yegâne alternatifi olarak gördüğümüz “Ülker”.
Hani “kola” alırken paramız Yahudi`ye gitmesin diye diğer markalar yerine “kola turkalarını ” koyardık ya alışveriş sepetine. Ve bebeklerimizi büyüten cici bebelerimizi üretenler. Biz onların ürünlerini sepetlere koyarken onlar da bizim paralarımızla kasalarını doldururken çok iyi bir alış-veriş yaptığımız bilinci ile sürur içinde dönerdik evlerimize. Ve gönül rahatlığı ile tüketirdik ürünlerimizi. Paramız dindar bir yatırımcıya gidiyordu zira.

Ülker Grubu`nun tek tüketici kitlesi mütedeyyin kesimdi. Yakinen şahit olduğum için bilirim laik ve Kemalist zümreden hiç kimse marketlerdeki Ülker ürünlerine yaklaşmaz. Daha hesaplı ve kaliteli olduğuna vakıf olsalar da diğer markaları tercih ederler. Bu doğrultuda oldukça kati bir hassasiyete sahiptirler.

Ülker grubu da iyi bilir ki küçük bir bisküvi üreticisi iken onları şu günlerine bizler getirdik. Yani boş bir çerçeveye küçük bir servet ödeyecek kadar gözü kara bir iş adamı oluşunu, aldığı boş çerçevesini diğer koleksiyonlarına katarak mağrur bir eda ile ziyaretçilerine sergileyebilmesini bizlere borçlu. İki çocuğunu Ülker mamaları ve bisküvileri ile büyütmüş bir anne olarak söylüyorum bunu. Bir diğer markanın ürettiği bisküvi ve mamalarının daha lezzetli ve kaliteli olduğunu bile bile İslami hassasiyetlere binaen tercihini Ülker`den yana kullanan diğer dindar annelerden biriydim ben de.

Murat Ülker, nerden icap etmiş de boş çerçeveyi almış? Bedri Baykam bir süre önce New York Times`a bir mülakat veriyor. “Bizim memlekette İslamcılar Ülker, modernler Eti tüketirler” mealinden laflar ediyor. Godiva gibi bir dünya markasını satın alan Murat Ülker, New York Times`ta yayınlanan bu sözlerden çok rahatsız oluyor. Bedri Baykam ile tanışıyor, birkaç resmini satın alıyor. Büyük aşklar nefretle başlar misali kısa zamanda dost oluyorlar. Karşılıklı ziyarette de bulunuyorlar. Ve birbirlerini onure edecek beyanatlar veriyorlar.

Hiçbir İslami etkinlikte ismi geçmeyen Ülker hakkında Bedri Baykam`ın şu ifadeleri pek bir manidardır: “Murat Bey`le dört aydır dostuz. Ülker grubunun Türkiye`yi yeşile boyamak gibi bir derdi olduğuna inanmıyorum. Bize çizilen yeşil sermaye şablonuna uymuyorlar. Öyle olsa çağdaş sanata yatırım yapmazlardı. Ya da sol yayınlara ilan vermezlerdi. Ama yarın beni şaşırtacak girişimlerde bulunsalar, Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyet aleyhinde yayın yapan bir medya grubu alsalar tavrımı yeniden gözden geçiririm. Görüşmem.”

Ve eseri hakkında ki eleştirilere mukabil şu açıklamayı yapıyor: “Bu çerçevede ‘hiç`lik var. Ama aslında dolu. Çünkü arkasındaki tüm görüntüler içine giriyor...” Böyle diyor çerçeveci Bedri Baykam. Aklıma kral çıplak hikâyesi geldi.
Yapan şahıs çerçeveyi kendi rezilliği ile doldurmuş. Satın alan zaten ceplerini bizlerin parası ile doldurmuş. Varsın çerçevesinin içini neyle doldurursa doldursun. Bizlerin parası ile alındığına göre boş çerçevenin içini biz nasıl doldurmalıyız?