• DOLAR 34.614
  • EURO 36.702
  • ALTIN 2905.183
  • ...
Hüve`l Aziz Benden ayrı bir memlekette ikamet eden bir kardeşim, kendisi ile yapmış olduğumuz telefon görüşmesi esnasında bana şöyle bir soru yöneltti:“Seni ziyarete geldiğimde birlikte yapmayı tahayyül ettiğim şey nedir biliyor musun?” Ben, içimden fisebilillah şiarınca sevdiğim kardeşimle vicâhen sohbet etmek ve bir bardak çay yudumlamak ne güzel olurdu diye geçirirken muhatabımın seslenişi ile bozuldu hayal dünyam. “Seninle seccâdelerimizi bir güzel sererek ve gönül gönüle vererek Rabbin huzuruna durmak isterdim. Çorak yüreklerimizi zemzemle yeşertmek isterdim.” dediğinde kendi hayalimden utandım. Bir sükûnet vukû buldu o an. İki çift çeşm-i giryândı sessizliğimizi bozan. İşte dedim! Allah (c.c) için sevmek, O`nun rızası için bir araya gelmek bu olsa gerek.

Sevdiklerimizle ve ailemizle birlikte yapmaktan haz aldığımız birçok aktiviteler vardır. Kimimiz birlikte alışveriş yapmayı severiz ya da yakınlarımızla gözlerden ırak, rahatsız edilmeksizin muhabbet edebileceğimiz bir kır alanında olmayı yeğleriz. Sıkıldığımızda, içimiz daraldığında açarız telefonu bir arkadaşımıza “Bugün canım çok sıkılıyor; gel birlikte bir kahve içelim, hasbihal edelim.” deriz ‘bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır` sözüne binaen. Fırtınalı günlerimizde hayatın penceresinden kendi acımızı seyrederiz. Havanın kasveti, ruhumuza sirayet eder. Ve biz o an bir dost elinin yüreğimize değmesini temenni ederiz. Nedense enislerimizden biriyle seccâdemizi paylaşmayı, aklımızın ucundan dahi geçirmeyiz. Çarşıdan binbir pazarlık sonucu uygun bir fiyata aldığımız ürünü evimize getirdiğimizde ne kadar kârlı bir alış veriş yaptık diyerek seviniriz. Fakat kılmakta olduğumuz bir vakit namazımızı ailemizle ya da sevdiklerimizle ifâ ederek hayrını yirmi yediye katlamayı göz ardı etmekteyiz. Yanımızdaki insan namaz kılarken, bu anı fırsat bilip gecikmiş işlerimizi aradan çıkarmak yerine, bir seccade daha sererek namaz kılana tabi olmak değil midir olması gereken?

Resulullah (s.a.v) ve ashabı şiddetli bir rüzgâr çıktığında dahi bunu bir toplu namaz kılma sebebi addetmişler, hep birlikte mescitlere koşarak namaz kılmışlardı.

Umre ziyareti esnasında şahit oldum ki; cemaatle namaz konusunda o diyarın sakinleri Resulullah (s.a.v)`in mirasına sahip çıkmaktalar. Orada bir aile ile tanışma ve akabinde onlarla ahbaplık etme fırsatımız oldu. Arabalarında her daim birden fazla seccade bulundurduklarını söylediklerine hayret etmiştik. Dediler ki “Biz ne zaman arabamızı yol kenarında bir yere çeksek ve namaz hazırlığında bulunsak, yanımıza bir başka araba yanaşır bize tabi olur. Bu sebepten yanımıza gelmesi muhtemel kardeşlerimiz için seccade taşıyoruz.” Mekke ve Medine`deki esnaf, mescitlere yetişemedikleri takdirde üç beş kişi bir araya gelerek mutlak suretle cemaatle namaz kılmaktaydılar.

Birlikte yapmaktan haz duyduğumuz fiiliyatlarımızın başköşesine Resulullah (s.a.v)`in gözümün nuru diye nitelendirdiği tevhit eylemi namazı oturtmalıyız. Hz Ebubekir (r.a)`in namazlarının sünnetini ailesiyle farzlarını ise cami cemaatiyle kılması tüm mümin ailelere örnek teşkil etmelidir.

Ailece yenilmekte olan bir akşam yemeği ne kadar keyifli ise bir arada olunduğu vakitlerde ailece namaz kılmak o nispette lezzetli ve elzemdir.

Düşünün ki; bir müminin evinde namaz vakti girdiğinde tatlı bir telâş başlar tüm aile bireylerinde. Seccadelerimizi önümüze sererek Refik-i Âlâ`nın huzuruna durduğumuzda sanki her biri uçan halıya dönüşür seccadelerimiz. Bir yolculuk başlar gönüllerde ailece. Gözyaşları ile arındığını hissederiz yüreklerimizin. Alır götürür seccadelerimiz hepimizi bir seyahate divanece. Gözlerimizden düşen gufrân çığlıkları ruhumuza sirayet edince her bir hücremiz bu çığlıktan ötürü titreyince, hemheme misali ruhumuz ve cesedimiz ahenkle dans edince o an anlarız ki “sadakat” huşu ile kılınan namazlarda sunulan bir rahmettir hepimize. Ama olabildiğince ıslak olmalı secdelerimiz ve de muhlisçe.