• DOLAR 34.662
  • EURO 36.375
  • ALTIN 2933.154
  • ...

Sosyal medyada üreyen önemli hastalıklardan biri de teşhircilik.

Hayatında her olanı biteni, elde ettiği her nimeti, karşılaştığı her güzelliği, makamı, mevkiyi, zenginliği, aile hayatını bir meta gibi deşifre etme hastalığı.

 Görünür olmaktan, izlenilir olmaktan, özenilir olmaktan zevk alma tutsaklığı

İçinde her tür sahteliği, yapmacıklığı barındıran riyakarlık sevdası

Allah’a değil, kula yaranma sefilliği!...

Eskiden insanlar beğenilme duygularını içinde saklar, gösterişi çaktırmadan yapar, perdelemeye çalışır, tevazulu görünmeye gayret ederdi.

Bugün ise ar damarı çatlamış olanlar hayatlarındaki her şeyi şova dönüştürmekten ne utanıyor ne arlanıyor ne de kızarıyor.

Hatta izlenilmekten, beğeni almaktan, takdir edilmekten öte bu iş artık kolay para kazanmanın yolu haline geldi.

Tabi Müslüman bir toplumu İslam’ın, hayanın, edebin etkisinden sıyırmaya çalışan bu riyakarların İslam düşmanları tarafından ödüllendirilmemesi abes olurdu.

Sosyal medyada bol para harcayan, istediğini alabilen, ünlü markalardan giyinen, evini son model döşeyen, son derece özgür, serbest, kocası tarafından gezdirilen, yemeklere götürülen, kadınların aile hayatlarını teşhir etmeleri yüzünden başka ailelerde nerdeyse huzur diye bir şey kalmadı.

Sanal alemde yalan, süslü, cazip hale getirilmiş hayatlara sahip olamadığı için mutlu bir evliliğinin olmadığına, baskıcı ve sıkıcı bir kocasının olduğuna inanan kadın sayısı az değil.

Tabi erkekler de kadın konusunda ciddi bir algı değişikliği yok değil.

Teşhir edilen hayatlar yüzünden inancımıza dayalı evlilik ve kadın-erkek algımız günden güne eriyor. Her iki cinsin de birbirlerinden beklentilerini sosyal medyadaki riyakarlar belirliyor. Ailede yozlaşma almış başını gidiyor.

Oysaki Yüce dinimize göre aile hayatı insanın mahremidir, dışarıya teşhiri söylemle bile olsa yasaktır. "Onlar sizin için bir örtü, siz onlar için bir örtüsünüz" mealindeki ayet, eşlerin birbirlerini dışarıya anlatan, fotoğraflarını ve videolarını paylaşan eşler olmaktan ziyade örten olması gerektiğine işaret ediyor.

 Allah Resulü (sav) evde saçını tararken bir bedevinin pencereden kendisini izlediğini fark ediyor ve elindeki tarağı uzatarak "Vallahi eğer bu tarakla senin gözünü oysam haktır" diyor. Resulullah'ın verdiği bu tepki aile hayatının dışarıdakiler tarafından bilinmesinin ne kadar sakıncalı olduğunu gösteren bir delildir.

Üstelik İslam’ın belirlediği evlere girerken 'kapıdan girme, selam vermeden ve izin almadan girmeme, kapıyı en fazla üç defa çalma ve karşılık gelmez ise dönüp gitmeye' dair kurallar ailenin mahremiyetini korumaya yöneliktir.

Aile içinde yaşanan olumsuzlukların başkaları tarafından duyulması, duyanları nasıl olumsuz yönde etkiliyorsa, güzel şeylerin duyulması da yine duyanlar tarafından hasret, özenti, kendi hayatıyla kıyaslama ve ardından mutsuzluk, tatsızlık, memnuniyetsizlik gibi sonuçlara kapı açıyor.

 Şeyh Edebali'nin bir sözü  bu anlamda ne kadar da manidar "Mutluluğunu paylaşma, hasedin uykusu hafiftir".

Aile hayatının, elindeki imkanların, makamının şovunu yapıp da hasedi üzerine çeken kimselerin görünür görünmez birçok belayı, musibeti, huzursuzluğu da üzerine çektikleri artık aşikar hale gelmiş durumda. Bunun birçok örneğiyle toplumsal hayatın içinde rastlamak mümkün.

Üstelik sosyal medyadaki bu riyakarların cesaretini arttıran da onları izleme hastalığına yakalananlardır. İnsanların mahrem hayatını, neler yaptıklarını, ne yiyip içtiklerini, nerelere gittiklerini merak edip izlemekten haz alanlar yüzünden riyakarlar şovlarına devam ediyorlar. Ne de olsa onlar için her izleyici alkış ve puan demek.

Onları boykot etmenin en iyi yolu merak duygusunu yenmek ve önüne geleni, karşına çıkanı izlememektir.

Gözlerden gönüllere, akıllara, dimağlara açılan kapılar vardır.

Gözleri korumak, haramlardan korunmanın en iyi yoludur.