• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Cariye efendisini doğurur muymuş demeyin. Evet, doğruyor hem de bırakın efendiyi kendi hükümdarını doğuruyor.

Ne günlere kaldık değil mi?

Eskinin, anne babalarını kendilerine idol olarak gören, onları taklit etmekten onur duyan, nasihat edilmeye gerek dahi duyulmayan çocuklarının yerinde şimdilerde yeller esiyor.

Kıyametin alametlerinin bir bir gün yüzüne çıktığı bu zamanda en zor iş belki de anne baba olmak.

 Özellikle de anne olmak.

Çünkü çocukları konusunda en fazla sorumluluk alan kişiler anneler...

Annelerin ayakları altına cennetin serilmiş olması da çocuk yetiştirmenin zorluğunun karşılığı olsa gerek.

 Modern Sistem çocuklarımızı bizden kopartmak için tüm kurumlarıyla birlikte devrede.

Onlardan aileye yönelik aidiyet duygusunu çalmak ve onları bireyselleştirmek adına şeytanın rolünü üstlenmiş durumda.

Tabi daha çabuk bozmak, ahlaksızlaştırmak, Allaha karşı asi kılmak, tüketim ve hazzın kölesi haline getirmek amacıyla bunu yapıyor.

Hem de özgürlük aparatını kullanarak.

Aileye asi gelen her çocuk, bunu özgürlüğü adına yaptığına inanıyor ve ailesinin kendisini anlamadığını düşünüyor.

Aslında Sistem aile kurumu içindeki tüm bireyleri birbirinden kopartıyor ve yeniden tanımlıyor. Herkese yeni roller veriyor ve aile kurumunu alt üst edecek ve dağıtacak şekilde her bir ferdi ayrı ayrı yönlendiriyor.

Allah'ın Resulü (sav) yanına gelen bir sahabenin kıyamet ne zaman kopacak sorusunu soralı bin yıldan fazla oldu. Ama alametleri yüzlerce yıldır gün geçtikçe daha fazla etkisini gösteriyor.

Resulullah (sav) kıyametin ne zaman kopacağını bilmediğini söylediği sahabeye onun birinci derecedeki alametini söylüyor: "Cariye efendisini doğurunca."

İşte tam da bu noktadayız.

 Ebeveynlerin çocuklarına güç yetirmekte aciz kaldığı noktada.

 Allah Resulü'nün kıyamet alametleri olarak bahsettiği olaylar aslında insanlığın sosyal kıyametleri. Aile başta olmak üzere tüm kurumların alt üst olması, dengelerin bozulması, değerli olan ne varsa değersizleşmesi, değersiz olan ne varsa en tepede yerini alması, yüceltilmesi, hatta kutsallaştırılması.

İlk kopan kıyamet ailede kopan kıyamet olsa gerek. Tüm kurumların en temel kurumu aile olduğuna göre onda dengeler bozulduğunda tüm kurumların alt üst olması bir realitedir.

Aile hiyerarşisinde en altındakilerin üste çıkması, aileye hükmetmesi; buna karşın değer görmesi, sözü dinlenmesi, tecrübelerinden faydalanılması gereken büyüklerin de en alta indirgenmesi, itibarsızlaşması, itilip kalkılması ailenin kıyametidir.

Evladını dokuz ay karnında, iki yıl kucağında taşıyan, bin bir zahmetle büyüten anneler için en zor durum, çocukları tarafından yönetilmek olsa gerek. Tüm tecrübelerinin küçümsenmesi, nasihatlerinin beş para etmemesi, saygı görmemesi...

İşte modern sistem, eğitim sisteminden medyaya kadar tüm kurumlarıyla birlikte çocuklarımızı kuşatmış. Onlara "Sen bir bireysin ve istediğini yapmakta özgürsün" telkinlerinde bulunuyor. Aileyi baskıcı, denetleyici, özgürlüğü kısıtlayan bir kurum olarak tanımlıyor. Böylece zihinsel ve ruhsal olarak aileden kopardığı her bir çocuğu ve genci müzik ve sinema sektörüyle, TV programlarıyla, sosyal medya fenomenleriyle, internet oyunlarıyla, moda aracılığıyla bir bir yönlendiriyor. Hazzın ve tüketimin kölesi haline getirmeye çalışıyor. Anne baba terbiyesi alan, İslami eğitimden geçen çocukları tam olarak istediği kıvama sokamadığı için onları kaybedilmişler sınıfında görüyor.

Aile kurumu, modern sistemin bu tuzağı karşısında Batıda tükenmiş durumda. Fakat İslam toplumlarında ailenin koruma gücü zayıflasa da halen etkin olma durumunu koruyor.

Modernizmin etkisiyle en fazla saygı, sevgi ve ilgiye ihtiyaç duyan yaşlılar ise ailenin belindeki kambur gibi görünüyor. Akil insan olarak sayılması gereken, tecrübelerinden faydalanılması gereken yaşlılar, değersizleşiyor. Yapılan araştırmalara göre kendisini değersiz hisseden yaşlılarda huysuzluk, memnuniyetsizlik, etrafındakilerle çekişme gibi durumlar ortaya çıkıyormuş. Fakat değer gördüğünü hisseden yaşılar ise etrafındakilerle daha uyumlu ve daha pozitifmiş.

Durum bu iken ikinci kez çocukluk dönemine giren yaşlılarda sorunun nerede olduğunu anlamak isteyenlerin bu tespit üzerinden tekrar bir kafa yormaları gerekir.

Çocuklar doyumlu bir ilgi ve sevgiye maruz kaldıklarında nasıl sükuna eriyor, aksi durumda da hırçınlaşıyorlarsa yaşlılarda da aynı sonuçların ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Yüce Rabbim kaybetmeye başladığımız değerleri yeniden kazanmayı bizlere nasip etsin. Ellerimizle hayırları getirsin şerleri def eylesin.