• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Aileyi yıkmak, zinayı norm haline getirmek, cinsel sapkınlıkları arttırmak, kadının cinselliğini ve emek gücünü istismar etmek, onu değersiz bir meta haline getirmek isteyen Batı, Uluslararası hukuk aracılığıyla neredeyse dünyanın dört bir tarafına sömürü ağını atmış durumda.

Batının bu sömürü ağına direnmeye çalışan ülkeler ise ayrımcı, kadın düşmanı, geri kalmış ülkeler olarak yaftalanıyor.

Batı, dayattığı uluslararası hukukla ülkelerin iç hukukunu şekillendiriyor, kadın hakları gibi tüm hak temelli söylemleri toplumları istediği gibi dizayn etme aracı olarak kullanıyor. Tıpkı çocuk hakları, çevre hakları, hayvan hakları gibi...

Tabi amaç haksızlıkları gidermek değil, haksızlıkları kullanarak ve bunlardan beslenerek sömürüsüne hukuki bir zemin oluşturmak. Nitekim oluşturuyor da.

Uluslararası anlaşmaları imzaladığınızda artık neyin ayrımcılık, neyin eşitlik, neyin eşitsizlik, neyin hak neyin haksızlık olduğunu siz belirleyemiyorsunuz. Kavramlarınızın içini onlar dolduruyor. Onların kadına, cinsiyete, erkeğe, çocuğa, aileye yüklediği anlamlar tartışılamaz bir tabu haline geliyor. Sorguladığınız gibi içeride fonladıkları STKlar, medya, sanatçılar, gazeteciler, siyasiler tarafından linçe uğruyorsunuz.

Sizin medeniyet birikiminiz, inancınız ve kültürel kodlarınız üzerinden tüm bu kavramlara yüklediğiniz anlamlar gericiliğin, yobazlığın, kadın düşmanlığının ifadesine dönüşüyor.

 Örneğin Batılı kafaya göre erkeğin kavvamlığına onun despotluğu, zalimliği, kadın da onun bir eşyası ya da kölesi olması, tüm insani haklarından mahrum bırakılması anlamı yüklenmiş. Muhafazakârlar bile İslamin erkeğe yüklediği kavvamlık rolünü, kadına yüklediği annelik rolünü sahiplenmekten korkuyor. Erkeğin reisliği tüm sorunların asıl kaynağı olarak işaretlenirken asıl gerçekler gözden sinsice kaçırılıyor.

Hâlbuki feminist yasalarla yönetilen İskandinav Ülkelerinde rekor seviyede yaşanan kadına şiddet vakaları durumun böyle olmadığını ispatlamaya yetiyor da artıyor. Mesele kadını korumak filan da değil. Uluslararası Af Örgütünün 2019’da yayınladığı raporu haberleştiren Euro News'de şöyle yazıyor "Cinsiyet Eşitliğinde zirvedeki İskandinav ülkelerinde tecavüz oranları korkutucu seviyede. Finlandiya’da her yıl yaklaşık 50 bin kadın tecavüz ve cinsel şiddete maruz kalmasına rağmen sorumluların çoğu adalete teslim edilmiyor" Uluslararası Af örgütü genel sekreteri bu durumu "paradoks" diye ifade ediyor.

Hâlbuki mevcut tablo küresel sistemin tam da istediği gibi!

Kendi kavramlarınızla, kendi anlam dünyanızla kendi sorunlarınıza çözüm üretmenize dahi izin vermeyen bir statüko mevcut.

Örneğin, ev hanımlığına, kadının ikincileştirilmesi, erkekle eşitsizliği, emeğinin zayi olması, ekonomik özgürlüğe sahip olamaması gibi anlamlar yüklenmiş. Kadınların ev hanımı olmayı tercih etme hakkına saygı duyulmuyor. Kadınlar bir an önce bu köleliğe başkaldırmalı, evden çıkıp Kapitalist sistemin çarkına dâhil olmalı. Ancak o zaman özgür ve eşit olacakları anlayışı tüm kadınlara dayatılıyor.

Üstelik farklı düşünenler bastırılıyor, linç ediliyor.

Hüda Par Parti Programında 'Çocuklarına bakmak isteyen ve çalışmak istemeyen 25 yıl evli kalmış kadınlara emeklilik hakkı verilsin. Kadınlar fıtratlarına uygun işlerde istihdam edilsin, çalışan annelerin çalışma koşulları çocuklarıyla daha fazla zaman geçirebilecekleri şekilde düzenlensin. Kadının hürmeti korunsun" dediği için büyük bir saldırıya uğradı. Ciddi bir direniş cephesi olarak duruşunu korudu.

Hüda Par Küresel şer güçlerin kadın üzerindeki projelerini alt üst edecek bir politikayı öngörüyor. 'Kadının cinsel ve ekonomik sömürüsünün önüne geçecek ve aile kurumunu koruyacak, güçlendirecek' tedbirler almayı vaadediyor. Bu konuda Batıyı değil, inancımızı ve medeniyet değerlerimizi referans kabul ediyor.

Bunun ön koşulu da Batılı değerleri bilimsel ve evrensel hukuk kılıfı içinde dayatan Batılı yasalardan acilen kurtulmaktan geçiyor. Tabi Batılı değerleri bilimsel kılıf giydirerek zihinleri köleleştiren Eğitim Sisteminde de kökten bir paradigma değişikliğe gidilmelidir.

 Artık Hüda Par dört vekille ile mecliste elhamdulüllah.

Ak Parti şimdiye kadar bu konuda yapamadıklarını devreye katmalı ve bu toplumu sömürge yasalardan kurtarmalıdır.