• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Ekibimizle birlikte depremzedeler için kurulan çadırları geziyorduk. Tek tek geçmiş olsun dileklerimizi belirttikten sonra ihtiyaçlarını ve sorunlarını dinliyor, hasbihal ediyorduk. Kimin yanına yaklaştıysak, muhabbeti bitirmek istemeyişlerinden konuşacak çok şeylerinin olduğunu anlayabiliyorduk.

Gittiğimiz yer Adana'nın elit kesiminin oturduğu, müstakil evin kalmadığı, tamamen apartmanlaşan mahallelerdi. Depremin yansımaları en fazla buralarda görülmüş, yıkım ve hasarlar bu bölgelerde olmuştu. Kenar mahallelerden daha iyi bir eğitim ve yaşam koşulları için ayrılıp apartmanlara taşınanlar, bu kez korku dolu gözlerle uzaktan binalarını izliyor, gelecekleri konusunda endişelere boğuluyorlardı. Daha önce kenar mahalleleri koşullarından dolayı beğenmeyenler, kendilerini oralarda yaşayanlara oranla bir adım önde görenler, bu kez tekrar oralara dönmek ve eski hayatlarını yaşamak istiyordu. Yaşanan acılar her şeyi tersine döndürmüş gibiydi.

Kimin yanına yaklaştıysak ziyaretimize olan memnuniyetini dua ile süsleyerek ifade ediyordu. Tabi bu durum bizi hiç şaşırtmadı. Yardım kuruluşlarımız ilk günden beri sahadaydı. Bu en zor günlerinde yanı başlarında İslami STK'ları görmüşlerdi. HÜDA PAR'ı, Umut Kervanı’nı, İHH'yı ve daha birçok İslami kuruluşu candan ciğerden çalışırken bizzat müşahede etmişlerdi.

Ziyaretimize devam ederken, yaşı 70-75 olarak tahmin ettiğim bir teyzemize doğru yürümeye başladık. Yanına yaklaştığımızda ojeli tırnaklarıyla sigarasını sarıyordu. Çadırda kalsa da makyajını yapmayı ihmal etmemişti. Geçmiş olsun teyzem dedik ve hal hatırını sorduk. Sağ olun, var olun diye mukabelede bulundu. Bizi gördüğüne çok sevindiğini her haliyle belli ediyordu. Parmağını sallayarak, siz var ya dedi biz sizi kötü bilirdik. Bize öyle bellettiler. İlk günden beri dindarlar yanımızda oldu, diyanet var ya o bile yanımızda oldu dedi. Belli ki dindarlar hakkında topluma sürekli yalan propagandalarıyla nefret pompalayan Kemalist Sol kesim ve yandaş basının maskesi düşmüştü.

Bu deprem üzerinden, acılar üzerinden yine aynı nefreti pompalamaya çalışıyor olsalar da randıman alamadıkları kesindi. Halk bu kez yalanlarını yutmayacak kadar onlar tarafından yalnız bırakılmıştı. Onlar tekbirden, Kur’an'dan, İslami STK'lardan rahatsız olmaya, insanları bu halde bile yalan ve günah çemberine çekmeye devam ede dursunlar. Pilleri bitti artık. Mevcut iktidar ya bu pili bitikleri tasfiye edecek, ellerinden o sürekli üfürdükleri boruyu alacak ya da millet onların yüzünden cinnet geçirecek. İnsanlar bu müfteri, İslam düşmanı, halk düşmanı kesimden usanmış, artık yaka çırpıyor. Caydırıcı bir yaptırımı da yok bizim ülkede iftiranın, dezenformasyonun, halkı galeyana getirmenin.

Teyzemiz de parmak sallayarak "Onlar bundan sonra görürler" diyerek iç geçiriyor, nasıl da yıllarca aldatıldığına, kandırıldığına hayıflanıyor, durup durup hani neredeler, bak sormuyorlar bile diyordu.

İnsanları yoldan saptıran, yanıltan, haktan ve hakikatten uzaklaştıran öncülerin, kendilerini takip edenlerden mahşer günü kaçtıkları gibi, onlar da bu mahşeri alanda kendilerini bırakıp gitmişti. Elhamdulillah ki birçok insan büyük mahşere kalmadan uyanmıştı.  

Teyzemiz, kendilerini yalnız bırakan taifeye hakaretleri, bedduaları sayıp dururken elinin üzerine elimi katıp "Sen merak etme biz varız dedim. Sizi yalnız bırakmayacağız. Sizin derdiniz bizim derdimizdir. Sizin acınız bizim acımızdır. Biz Allaha iman etmişiz, bu iman sayesinde sizin yanınızdayız" dedim. Bir eliyle sımsıkı kavradı elimi, diğer elini kalbine götürdü. Allah bizi dinden, imandan ayırmasın dedi. Amin teyzem, amin dedim.

Bir türlü bırakmadı ellerimi!