• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Geçen haftaki yazımızda Modern kültürün piyasaya sürdüğü belli standartlardaki kadınlardan ve onlara ulaşmak için kendisi gibi kalmayıp, varlığını başkalarının bakış açısına adayan kadınlardan bahsetmiştik.

Hatta kendisini tesettürlü zannedip, tesettürünü tamamen fiziğini ön plana çıkartma, dikkatleri üzerine çekme üzerine bina eden modern (!) tesettürlülerden, hayatlarını başkalarının göz zevkine adayan, toplumu ifsad için kullanılan zincirsiz kölelerden...

Tarih boyunca Modern sistemler tarafından yüzleri güldürülmeyen, bunalımdan sıyrılmayan, her tarafından yara almış, bedenleri ayakaltı edilmiş zavallı kadınlardan. Hem de çağdaş ve özgür olduğunu zanneden zavallılardan. İşte modern sistem çemberi içine aldığı kadınlar:
 
Yüzünün kırışmasından ödü patlayan, derisinin sönmesinden ve yaşlanmaktan korkan, yüzündeki güneş lekelerinden dolayı her aynaya baktığında kendisini berbat hisseden, boyunu biraz daha uzun göstermek için platform topuklarda işkence çeken, kendisini genç hissetmek için torununun giydiği kıyafete özenen, dikkatleri üzerine çektiği oranda kendisini ödüllendiren, her dönüp bakandan dolayı kendisine artı puan veren kadınlar haline getirdi.
 
Peki bu kadınların eliyle toplum nasıl bir batağa saplanıyor? Maalesef yediden yetmişe insanların; özellikle de erkeklerin beyinlerine cinsellik dayatılıyor. Gazete, dergi, TV, internet, okul, işyeri, sokak ve caddelerdeki bu yarı çıplak kadın görüntüleriyle insanların beyinleri cinsellikle meşgul edilmeye çalışılıyor.
Zihinlerin, ruhların temiz kalmasına izin verilmiyor. Ancak, zihni İslami eğitim ile devamlı haşir neşir olan insanlar kendilerini muhafaza edebiliyorlar.

Şu yeryüzünde kadın bedenlerinin bu kadar ayakaltı edildiği, özgürlük adı altında kadınların bu kadar aşağılanıp sömürüldüğü bir dönem yaşanmamıştır herhalde. Beynin devamlı cinsellikle meşgul edilmeye çalışılmasının sonucu olarak da:
-Öncelikle insanların İslami ve insani yönleri zarar görüyor, kalp katılaşıyor, mantık felç oluyor. İşteki ve eğitimdeki kalite düşüyor. İnsanlar hazlarının esiri haline geliyor.
-Devamlı tahrik olan, kabaran duygular nedeni ile erkeklerin kendilerini frenleyebilme yetileri azalıyor. Kendi evlatlarına karşı korkunç duygular besleyen babaların, vicdanı kirlenmiş, namus duygusu zayıflamış kardeşlerin, dayıların, amcaların sayısı artıyor. Mahremiyetler çiğneniyor. Bu durum tacizlere, tecavüz ve cinayetlere kapı aralıyor.

-Bir işyerinde bayan kasiyerin sürdüğü koku, cilveli konuşmaları, yüzündeki makyaj, keskin bakışları bile bir erkek için ağır bir imtihan oluveriyor. Eğer erkek Allah ile bağlarını sıkı tutmuşsa kalbine doğru yönelen oklar engellere takılacağı için erkeği etkilemeyecek, düşüncelerini bulandıramayacaktır. Yok eğer savunma sistemi çökmüşse oklar o kalbi kirletecek, zihni bulandıracaktır. Böylece eve gittiğinde karısını küçümsemeye başlayacak, onu simasından, boyundan, posundan dolayı aşağılayacaktır. O kasiyer bayan, erkeğin gönlünde nasıl bir iz bıraktığının hesabını yaparken, kendisine nasıl bir not verdiğini düşünürken, erkeğin evliliği yara alacaktır. Erkeğin eşinden beklentileri artacak, onunla bağları zayıflayacaktır. Bu durum boşanmaların, zina ve fuhşiyatın zirve yapmasına neden olmaktadır.

-Yine okuldan tutun da internette ödev yaparken bile çıplak kadın görüntüleriyle beynine cinsellik dayatılan bir öğrencinin daha küçük yaşlarda duygu rotaları şaşıyor, psikolojik sorunlar yaşamasına neden oluyor. Gençlik patlamaya hazır bir bomba haline gelip en yakınlarıyla devamlı problemler yaşıyor.
-Evlenmeye karar veren gençler evlilik kriterlerini evleneceği kişinin fiziki özelliklerini baz alıp; manevi duygularını ve karakteristik özelliklerini değerlendirmediğinden evlilik süreleri kısalıyor.

-Para hırsı ve israf, kadının eliyle taban yapıyor. Toplum sırf zevkleri için yaşayan bir toplum haline geliyor.
İşte toplum yediden yetmişe kadının eliyle bir bir tuzağa düşürülüyor. Bu tuzaklardan ancak sağlam bir imanla, imanı besleyen bir ilimle, Allah`ı anan bir topluluğun içinde bulunarak korunabiliriz. Yalnızca bizim korunmamız yetmiyor. Tuzağa düşenlerin ıslahı ile de sorumluyuz. Köleleştirilmiş kadınları İslam`la özgürleştirip; İslam`ın onlara verdiği makama kavuşturuncaya kadar çalışıp çabalamak zorundayız. Kadın kurtulursa, İslam`la özgürlüğüne kavuşup bilinçlenirse bu toplum düştüğü yerden yeniden ayağa kalkacaktır inşaallah.