• DOLAR 34.316
  • EURO 37.37
  • ALTIN 3036.085
  • ...

Tarih mi?

Sömürür tabi!

Hem de en alasından.

Üstelik bu sömürme şekli Ülkelerin maddi olarak sömürülmesinden çok daha tehlikeli bir şekilde işler.

Bir Ülkenin zenginliklerinin sömürülmesi, somut bir şekilde gerçekleşirken, uyduruk bir tarihle sömürülmesi soyut bir şekilde gerçekleşir.

 Sessizce ve sinsice, adım adım...

Kimselerin ruhu bile duymadan

Böylece koca bir toplum uydurmalar üzerinden kendi kendine yabancılaşıverir.

İçinde bulunduğumuz durum yaklaşık 100 yıldır tam da budur.

Okula giden çocuklarımız kademe kademe ellerine tutuşturulan resmi tarih kitaplarını okuyor, konuların iyice etüdünü yaptıktan sonra sınavını oluyor. Yalanlar aşama aşama belleklerine yerleşiyor. Diktatörler, zalimler, masonlar Ulu önder ve kurtarıcı olarak gösterilirken, çocuklarımıza örneklik teşkil etmesi gereken alimler, İslam filozofları, Müslüman önderler, müşidler ise gerici, gereksiz, sıradan bireyler ve hatta medeniyet düşmanı olarak lanse ediliyor.

 Tabi biz Müslüman aileler de boş durmuyoruz. Gerçek tarihi öğrenmeleri için çocuklarımızın eline Müslüman tarihçilerin yazdığı kitapları veriyoruz. Okurken yalanla gerçek arasında şaşkınlığını saklayamayan çocuklarımızın yaşadığı 'aldatılmışlık' duygusuna karşın, bazen ne diyeceğimizi bilemiyoruz.

Gerçek tarihi okuduktan sonra kendi değerlerinin nasıl da değersizleştirildiğinin ızdırabını yaşayan, uydurmaların prangalarından kurtulma adına ne yapılabileceği konusunda kafa yoran gençlere bazen "Hadi o zaman tarihi yeniden sizler yazın. Okuyun, çalışın çabalayın. Şu yeryüzünde hakikatin temsilcisi sizler olun. Ve geleceği siz şekillendirin. Bizi bu uydurma düzenlerden, dayatmacı zihniyetten siz kurtarın" demekten kendimi alamıyorum.

Bu tür okumalarla bilinçlenip de Ümmetin düştüğü yerden nasıl kalkabileceğine dair düşünce üreten, bir şeyler yapma iştiyakını yüreğinde taşıyan gençleri görünce, kendi tarihlerini bilmelerinin bu Ülkenin çocuklarına neler kazandırabileceğini bir düşünsenize!

Birinci derecede kazandıracağı şey kesinlikle 'kimlik' olacaktır. Kimlik özgüven kazandıracak, Batı karşısında eziklik kompleksi yerine, kendimizi de Batıyı da içine düştüğü durumdan ancak İslam'la kurtarabileceğimizin şuurunu yerleştirecektir.

Müslümanların geçmişte kurduğu İslam medeniyetinin şu yeryüzünde eşine benzerine rastlanmayan, tüm insani değerlerin toplum olarak yaşandığı, sahiplenildiği gerçekliğini öğrendiklerinde kendi medeniyet değerlerine yönelik tüm bakış açıları doğru bir perspektif kazanacaktır. Bütün dünyanın İslami bir düzene olan ihtiyacını tüm benlikleriyle hissedebileceklerdir. Gerileyen İslam toplumlarının gerileme nedenlerini kavrayıp, yeniden ayağa kalkma serüveninin nasıl gerçekleşebileceği konusunda fikir üretebileceklerdir.

Bu bağlamda değerlendirildiğinde tarihin, bir toplumun varlık yokluk mücadelesinde en temel dayanaklarından biri olduğu söylenebilir.

Tarih geleceği şekillendirmede de en önemli kaynaktır. Toplumlar o kaynaktan aldığı bilgiyle bu gününü yorumlar, dünyada yaşanan tüm olayları reel bir şekilde analiz edebilir. Kendi öz kaynağından kendi geleceğine yön verme iradesi gösterebilir.

Çünkü tarihin "tekerrür etme" kanunu vardır. Eğer o kanunu dikkate alarak bugününüzü ve geleceğinizi tasarlamazsanız kendinizi tarihin çöplüğünde buluverirsiniz.

Tarihin kanunu yerçekimi kanunu gibi, suyun kaldırma kanunu gibi inkar edilemez, kaçınılamaz bir kanundur.

Onun içindir ki Yüce Rabbimiz, bizler için indirdiği Kuran'ın yüzde ellisinden fazla ayetinde tarihten bahseder. Yaşanmış olayları dayanak kabul edip, kendimize çeki düzen vermemizi ister. İnsanlık için belirlediği dosdoğru yolda gidenlerle gitmeyenlerin sonlarını zihnimize tefekkür ettirir. Yahudi ve Hristiyanları dost edinmenin, onların ağızlarına bakmanın acı sonuçlarını gözlerimizin önüne serer. Onların bizim için yüreklerinde beslediği düşmanlıklara, kin ve nefrete sıklıkla vurgu yapar. Bu bilgiler, onlarla olan ilişkilerimizi şekillendirmemiz açısından biz Müslümanlara dayanak oluşturur.

Kısacası tarihi dikkate alarak bu günümüzü ve geleceğimiz tasarlamaz isek, kendimizi tarihin çöplüğünde buluruz. Onun için işe sömürgeci resmi tarihten kurtulup, okullarda çocuklarımıza kendi öz tarihimizi okutmakla başlamalıyız.