• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Geçtiğimiz yıllarda ABD'nin ünlü rahiplerinden biri olan Billy Graham, din adamlarının günlük hayatlarında uymaları gereken kurallardan oluşan bir manifesto yayınlamış. Adı Modesta Manifestosu... Manifestonun kurallarından biri, iki cinsin yalnız başına hiçbir gerekçe ile aynı ortamda kalmaması, baş başa iş seyahatine ve yemeğe çıkmamasından oluşuyor. (1) Yani din adamlarına karşı cinsle halvet hali yasaklanıyor.

İki cins arasındaki dinamikleri dikkate alan, tacize, istismara karşı tedbir niteliğinde olan bu manifestoyu eğer bir Müslüman alim yayımlasaydı hiç kuşkusuz sosyal medya linçine uğrar ve itibarsızlaştırma adına tüm modern saikler devreye girerdi. Eğer kariyer sahibi ise, görevinden alınması için mor halkalar yargı üzerine baskı uygulamakta gecikmezlerdi. Ama işler Batı'da bizdeki gibi işlemiyor. Bizdekiler Batılıları sollayacak kadar Batıcılar.

Üstelik, Trump'ın eski Başkan Yardımcısı Mike Pence dahi bu manifestoyu sahiplenen ve kendi eşi hariç hiçbir kadınla yalnız kalmamaya dikkat edenlerden biriymiş. Hakkında feministler tarafından kadın düşmanı algısı yürütülse de aldırış etmeden yoluna devam ediyormuş. (2)

Hani Batılılaşma yolunda son hızla gidiyoruz ya belki Batı aracılığıyla tekrar kendi dini referanslarımızı hatırlar, bir dönüş yaparız. İçimizdeki beyinsizlerin gericilikle suçlama fobisini yenme cesaretine kavuşabilirsek tabi... Umarım bu dönüş, iki cins arasında sınırsızlığı savunan Batı'nın taciz, tecavüz, istismar batağına battıktan sonra geriye dönüş yapmaya çalışması gibi bir serüveni tecrübe etmeden olur.  

Bahsettiğimiz manifesto tacizle adından sıkça söz edilen Wall Stret'te ve Hollywood'da uygulanmaya başlamış. Belki de tacize karşı tek çözüm olarak görülmüş. Erkeklere kadınlar konusunda sınır getiren bu uygulama yürürlüğe geçmeden önce birçok oyuncu, yönetmen gibi kendisinden bir üst amiri tarafından tacize uğramış.

Taciz vakalarının nasıl geliştiği dikkate alındığında kadın ve erkeğin yalnız kaldığı ortamda gerçekleştiği görülüyor. Yani İslam dininin yasakladığı halvet halinde... Bir de uyuşturucu madde kullanan ve içki içen kişiler tarafından gerçekleştiği görülüyor. Fakat mesele tüm bunlara karşı tedbir geliştirmeye gelince, bizde sistem birden alarm veriyor, tüm imkanlarıyla seferber olup üzerinize kuduz köpeklerini salıyor. Konuşanın alnına gericilik yaftasını yapıştırıyor, kaldır kaldırabilirsen...

2017’de tacize karşı ortaya çıkan #meto hareketi vardı. Bu hareket tacize uğradığı halde sindirilmiş, hakkını arayamamış birçok kadının tacizcisini itiraf etmesine yol açmıştı. Tabi bu durumu istismar edip iftira atanlar da cabasıydı. Hani kadının beyanı esas ya... Her şey mümkün. Bu kadınlar verdikleri ifadede hep bir üst amirleriyle yalnız kaldıklarında tacize uğradıklarını belirtmişler. Ya baş başa bir iş görüşmesinde ya iş seyahatinde ya da bir yemek sonrasında...

CHP yetkilileri tarafından tacize uğrayan kadınların da emir altında, erkeklerin bir alt kademesinde oldukları dikkatten kaçmıyor.

Şimdi biz kamusal alanda kadın ve erkek arasında onay ifadesi olarak kullanılan omuza dokunma, tokalaşma gibi fiziksel temasları sıfıra indirecek ve odada yalnız kalmayı yasaklayacak düzenlemeler yapılmasından bahsetsek ortalık ilk önce CHP'lisiyle, HDP'lisiyle tüm feminist kesimler tarafından gümbürtüye gider.

Feministler için kadını koruyucu tedbirler geliştirmek onları aşağılamak, zayıf göstermek manasına geliyor. Ne de olsa kadının cazibesini her ortamda sergilemesi, iş seyahatine çıkması, çalıştığı ortama parfüm kokuları yayması, gerektiğinde patronuyla yalnız kalması, yani tacize zemin hazırlayacak ortam ve şartlarda bulunması güçlü olmasıyla özdeşleştirilmiş. Tacize uğradığında ise suç duyurusunda bulunması yine onun güçlü olduğunun alameti sayılıyor. Tabi tacizci CHP ve HDP cenahından değilse... Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Tıpkı, kapını kilitleme ama hırsız gelmesin demek gibi... Kapını kilitlememek senin güçlü ve korkusuz olduğunu gösterir, hırsız gelirse de suç duyurusunda bulunursun. Bu da senin ne kadar güçlü olduğunun alametidir. Çelişkiye bakın...

Mesele cinsel dinamikler olunca bu dinamikler yok sayılsın, görmezden gelinsin, kamusal alanda unutulsun isteniyor. Kadını koruyan tedbirleri konuşan ayıplanıyor. Tesettür, haya, edep, kadın-erkek arasındaki sınırlardan bahsetmek linçe götüren etken haline geliyor.

Velhasıl Batı, Aydınlanma sonrası çıktığı sınırsızlık yolunun sonunda ahlaksızlık batağına saplandı. Şimdilerde çıkmak için çırpınıyor. Geç olmadan içimizdeki Batıcıların çıkardığı kuru gürültüye bakmadan inancımız doğrultusunda, her alanda uygulanabilecek ahlaki reformlar yapmak zorundayız.

  1, 2 (H. Kaplan, Ailenin Adı Yok)