Artan ruhsal hastalıklar ve modern psikolojinin çıkmazları
Toplumun büyük bir kesimi modern hayatın sağanak yağışı altında buhranda...Üstelik kendisini koruyacak inanç şemsiyesi de elinden alınmış.
Dayatılan sosyal statü, daha fazla harcama, her şeyin markasına sahip olma, eğlence, müzik, ölçülü bir fiziğe sahip olma, zenginlik gibi 'modern kutsallara' ulaşma yolunda harcadığı enerji yüzünden insan, yorgun ve bitkin düşmüş durumda...
Belki de bu kadar ilerlemişliğin (!) zirvesinde olunmasına rağmen hiçbir dönemde şimdiki kadar hayatın anlamı sorgulanmamıştır... Kalabalıkların arasında hiç bu kadar yalnız ve çaresiz hissetmemiştir insan kendisini. Bu dünyada cenneti vadedenlerin kurdukları düzenin kendisiyle çeliştiğine hiç bu kadar şahit olmamıştır...
Bugün modernitenin, küçük tanrı olama rolü biçtiği insan, narsist acılar içinde kıvranıyor. Fiziki, maddi ya da statü olarak güçlendikçe kendinin üzerindeki gücün hayatına olan etkisini anlamlandıramıyor. Ve hatta sorguluyor. O güce teslim olma yolunda atacağı tüm adımlar modern düzenler tarafından prangalanmış...
Başına aniden gelen sosyal statü kaybı, iflas, en yakınlarının ölümü, kaza, aldatılma, kayıp, gerçekleştiremediği idealleri gibi şeyler insanı artık çok kolay depresyona düşürüyor. Hem de yaka paça...Tepetaklak...
Yaradan'ıyla bağı kopartılmış, kutsal olan ne varsa hayatının dışına itilmiş, kendini Müslüman hissetmekle hissetmemek arasında kalmış, inancına karşı güvencini yitirmiş insanın, her sarsıntıda akıbeti bu olsa gerek; depresyon... Yani ani bir sarsıntıda yaşanan gerginlik, anksiyete (kaygı), iç çalkantı, çaresizlik, utanma, değersizlik ve suçluluk hislerinin toplamı... Modernizmin insana paketli hediyesi... Allah'ı devre dışı bırakan bir hayatın acı faturası...
Peki modern Psikoloji, depresyona çare üretebiliyor mu?
Psikoterapistlerin, Psikologların kapısını dövenler, içine karabasan gibi çöken duygulardan kurtulabiliyor mu?
Ne kurtulması, birçoğu bir süre terapi görüp en sonunda ilaç bağımlısı haline geliyor. Çünkü modern psikolojinin insanı, varlığı ve hayatı anlamlandırmaya dair kendi çıkmazları var.
İnsanın, başına gelen olayları anlamlandırması 'kendi varlığı ve kainatı' anlamlandırmasıyla doğru orantılıdır. Kişi kendini varlık içerisinde nereye oturtuyorsa, ne için yaratıldığına inanıyorsa yaşadığı sorunları o doğrultuda anlamlandırır. Üstelik hayata dair beklentilerini de... İşte bu mesele inanç meselesidir. İslam'ı devre dışı bıraktığınızda geriye koca bir boşluktan başka şey kalmaz, herşey anlamını yitirir.
İnsanda oluşan inanç boşluğu kişisel gelişim, modern motivasyon ve meditasyon yöntemleriyle doldurulamaz. İslam'ın devre dışı bırakıldığı bir hayatın çıkmazları, insanı cinsel güdülerinin oyuncağı olarak gören Freud'çu yaklaşımla ve insanı anlamsız, hayatı da hiçlik olarak tanımlayan Varoluşçu yaklaşımla çözülemez.
İnsanı dinleyen terapistler, önce yaşadığı mevcut olayı tanımlıyor. Sonrasında kişinin mevcut olayı nasıl algıladığını, nasıl anlamlandırdığını, olaya karşı ne gibi tepkiler verdiğini; olayın kişinin kendisine, aile hayatına, iş hayatına, çevresine yansımalarını öğrenmeye çalışıyor.
Daha sonra kişinin olaya bakış açısını terapi yöntemiyle değiştirmeye çalışıyor. Fakat inanç temelinden yoksun telkinler insanı ayakta tutmaya yetmiyor, musibetleri kabullenmeyi, sabretmeyi sağlamıyor. Bakış açısını belki çok kısa bir süreliğine değiştirebiliyor ama kalıcı olmuyor.
İnsan ancak Allah'a ait olduğuna, bir gün O'na döneceğine ve bu dünyada imtihan olduğuna inandığı zaman başına gelen musibetlere sabredebilir. Dünya hayatına dair olumsuzluklarda dahi kendisi için bir hikmet ve rahmet olduğuna inanır.
O halde elimizde Kuran gibi bir mucize varken neden halen modern psikolojiyi kendi inancımız temelinde sentezlemiyor, doğrusunu alıp yanlışını elemiyoruz?
Hangi terapi yöntemi dünyevi kayıplar için depresyona giren insana "Oysa ahiretin sonsuz nimetleri yanında dünya hayatı azıcık, değersiz ve geçici bir geçimlikten ibarettir" ( Rad:26) ayetinin tefsiri kadar etkili olabilir ki?
Üstelik mutlu olamayan, hiçbir şeyle tatmin olmayan insan için "Kalpler yalnızca Allah'ı anmakla tatmin olur, huzur bulur"(Rad:28) ayetinin tefsiri tesirli bir Kuran ilacı değil midir?
Hayatının anlam ve gayesini kavrayamamış olan insanın ruhuna "O hanginizin daha güzel amel yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratandır. O mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır"(Mülk:2) ayeti gibi etkili bir ilaç var mıdır?
Musibetler karşısında direnemeyen insana 'Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman "Biz Allah’tan geldik, yine O'na döneceğiz" derler. (Bakara:156) ayeti güçtür, kuvvettir.
İnsanlığın ruhsal hastalıklardan kurtuluşu İslam'dadır. Ondaki ilacı tüm İslam alemine ve insanlığa ulaştırma adına projeler üretmek Müslümanların en önemli görevleri arasında olmalıdır.