• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Geçen yazımızda hicabın birbirine mahrem olmayan kadın-erkek arasında maddi ve manevi perdeler olması, yani yakınlaşmaya mahal vermeyen sınırlar olması olduğunu belirtmiştik. Bu sınırlar örtünme, aynı ortamı paylaşmama şeklinde olup tarih boyunca tüm millet ve dinlerde kabul görmüş ve modernleşme dönemine kadar bir değer ifade etmiştir.

Yüce Allah insanoğlunun aile halinde yaşaması ve insanlık neslinin devamı için iki cinsi birbirlerine meyilli olarak yaratmıştır. Sevme, sevilme, yalnızlık duygularını giderme, ilgi ve şefkat görmeyi isteme, ruhsal bir bağ kurmayı isteme gibi birçok meyil kişiyi karşı cinse doğru iter. Bir meyil daha vardır ki onun belli bir sınırda ve kontrol altında tutulması gerekir, oda cinsel dürtülerdir. Yüce Allah bu dürtülerin serbest bırakılmamasını, nikahla kontrol altına alınmasını emir buyurur ve zinayı yasaklar. İslam alimlerince heva olarak ifade edilen bu dürtülerin sınırlanmaması halinde ailenin ve toplumun sonunun gelmesini kaçınılmaz kılar.  

Freud ve Russell gibi düşünürler cinsel dürtülerin serbest bırakılmasından, bastırılmamasından, her istediğinin yapılmasından yanadırlar. Freud, bu dürtülerin sınırlandığı takdirde kişide psikolojik rahatsızlıkların ve dengesizliklerin ortaya çıkacağını iddia eder. İnsanı bir bütün olarak ele alamayan, parçacı yaklaşan bu zihniyet, insanın arzularının sonu olamayacağını, bir şeyi elde ettiğinde yeni şeylere talip olacağını idraktan yoksundur. İnsandaki açgözlülüğün, tacizlerin, cinsel hırsların önüne bu şekilde geçileceğini iddia ederler. Halbuki kadın erkek arasında sınırların, ilkelerin kalktığı, ilişkilerin son derece serbest olduğu, zinanın insan hakkı sayıldığı, Batılı Ülkelerin ruh ve sinir hastalıklarında, cinnette, cinsel suçlarda zirvede olmaları bunun tam aksini ispat ediyor. Materyalist zihin "Düşmanına iyilik ettiğin zaman onu belki dost edinebilirsin, fakat nefis öyle bir düşmandır ki istediğini yaptıkça düşmanlığı artar" hadisini anlayabilecek bir anlayıştan yoksundur. Kalpleri madde ve şehvet tapıcılığı sayesinde hakikate kilitlidir. Bu zihniyet, aralarında nikah olmayan kadın ve erkeğin, ilişkilerinde samimiyete, yakınlaşmaya engel olan tesettür, aile, annelik, ev hanımlığı dahil her şeye düşmandır. Onun içindir modernleşmenin ancak kadınla erkek arasındaki sınırları/hicabı kaldırmakla mümkün olduğu iddiasını putlaştırırlar. Aksini irtica sayarlar.

 Dün zinayı insan hakkı olarak gören zihniyetin bugünkü yetmeleri, artık zina sonucunda ortaya çıkan türlü türlü cinsel sapmaları hak olarak görüyor. Yarın akla hayale gelmeyen başka sapkınlıkları keşfedecekler ve onları savunacaklar. Yani bu işin sonu yok. Serbest bırakılan, sınır katılmayan, her istediği yapılan cinsel güdülerin bir yerde durması mümkün değil. Dünyada yaşanan birçok gelişme, akılları hevalarına inen bu zihniyetin kontrolünde ilerliyor. Gün geçtikçe bu karanlık gidişatın batışına seyirci kalan insanoğlunun İslam'ın hicabına olan ihtiyacı her zamankinden fazladır.

Yüce İslam dininin kadınla erkek için belirlediği ilkelerden birisi, kadının dışarıya çıkarken örtünmesi, kendisini teşhir etmemesi, yani tahrik kaynağı olmamasıdır. İkincisi, mahrem alanın kalesi olan evin içinde yaşananların dışarıya deşifre edilmemesi ve dışarının merakına karşı korunmasıdır. Üçüncüsü de kadın ve erkeğin aynı ortamı zorunlu olmadıkça paylaşmamasıdır. Paylaşıldığında ise bakıştan kaçınılması, kadının tesettürüne dikkat etmesi, sesiyle, söylemleriyle, davranışlarıyla vakarlı olması, gereksiz muhabbetten kaçınılması emredilmiştir. Kısacası mahrem olmayan iki taraf arasında yakınlaşmayı, ilgi ve alakayı mümkün kılan her şey İslam'da yasaklanmıştır.

Yapılan araştırmalarda çalışma ve eğitim kurumlarında kadın-erkek arasında sınırların korunması verimi arttırırken, tam tersi ve özelikle karma ortamlarda verimin düştüğü tespit edilmiştir. Üstelik yakınlaşmalar, hicabsızlık bireylerin aile hayatlarında karşılıklı güven, muhabbet ve hürmeti tüketen birer unsur olma özelliğini korumaktadır.

"Ailenin saadeti hayatiyesi karı koca arasında karşılıklı güven, samimi hürmet ve muhabbetle devam eder. Tesettürsüzlük ve açıklık saçıklık o emniyeti bozar, o mütekabil hürmet ve muhabbeti de kırar" (Bediüzzaman Said Nursi)