• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

"Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileri/dostları ve yardımcılarıdırlar. Onlar iyiliği emreder, kötülükten sakındırmaya çalışırlar." (Tevbe:71)

Yüce Rabbimiz bu ayetle eşleri birbirlerinin dostu ve yardımcısı olarak konumlandırıyor. İnsanlar arasında birbirleriyle son derece samimi olan insanlara dost denir. Dostluk devam ettiği sürece dostlar birbirlerine karşı güven duygusu içerisindedir. Birbirleri hakkında suizan etmezler, birbirlerini affederler, birbirlerinin sırlarını saklarlar, birbirlerinin ayıp ve kusurlarını hem görmezden gelirler, hem de dışarıya karşı kapatırlar. Dostlardan birine gelen laf, bir diğerine gelmiş gibi birbirlerini arkalarından müdafaa ederler. Bu özelliklerden herhangi biri ortadan kalktığında dostluk tükenişe geçmeye başlar.

Hele ki dostluk ilişkisi yuva kurmuş olan eşler arasında yaşandığında birbirlerine kopmayan bir bağla bağlanmış, hürmet ve muhabbeti bir ömür taze tutmuş olurlar.

Şu yeryüzünde ayıpları, kusurları olmayan bir insan var mıdır? Tabi ki yoktur. Her insan ayıp ve kusurlarının eşi tarafından saklanmasını ister. Üstelik hiç kimse ayıp ve kusurlarından dolayı eşi tarafından alay konusu edilmeyi ve küçümsenmeyi istemez. İşte Yüce Allah eşleri birbirine dost eyleyerek hem kendi aralarında, hem de dışarıya karşı birbirlerinin hak ve hukukunu korumaya teşvik ediyor. Beşeri kanunların bir takım müeyyidelerle koruyamadığı hakları imanla korumaya alıyor.

Peki, eşine ve çocuklarına karşı hataları olmayan, vazifelerini hiç aksatmayan bir insan var mıdır? Tabi ki yoktur. Ancak hiç kimse eşi tarafından hatalarının yüzüne bir yumruk gibi vurulmasını, aksattığı vazifelerden dolayı kendisine kin güdülmesini istemez. Eğer uyarılacaksa güzel bir dille uyarılmayı ister. Bazen söylenen bir söz bile söyleme şekline göre hakarete dönüşebilir. Yüce Allah dost olarak konumlandırdığı eşler için birbirlerine "İyiliği emreder, kötülüklerden sakındırmaya çalışırlar" buyuruyor. Dostun dosta yardımcı olması da bu olsa gerek. Günaha, hataya, gaflete düştüğünde elini dostça uzatmak... Yakaladığında sıkı sıkı tutmak, içten gelen samimi duygularla düştüğü yerden çekip kalkmasına yardımcı olmak, onun için Rabbe dualar etmek... Tıpkı Hz. Havle binti Salebe’nin yuvasını yıkmamak için Rabbine ettiği niyaz gibi niyazında ısrar etmek, O'nun bu konuda mücadele ettiği gibi mücadele etmek...

Mümin, insanların ıslahından sorumlu kılınmış kişidir. İlk ıslah hareketini ailesine karşı yapmakla mükelleftir. Islahın şartı şefkat ve merhamettir. Kaba kuvvet, hakaret, beddua nasıl ki dışarıdaki insan için düzeltici bir yol değilse, evin içindekiler için de olamaz. Şefkat ve merhameti diri tutmak ancak sabırla ve anlayışla mümkündür. Mümin kadın ve erkekler aile hayatında "Affediniz ki affolunasınız" buyurarak yuvalar için huzur kandilleri yakan; gönle huzur olsun diye eşini dost kılanın hatırına sabır ve tahammülü kuşanmak durumundadır.

"Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapmayın" hadisi ne kadar da güzel bir haslet yüklüyor müminlere. Kişi nasıl uyarılmak istiyorsa, nasıl affedilmek istiyorsa, nasıl bir şeylerin başına kakılmamasını istiyorsa, nasıl bir hürmet ve muhabbet ihtiyacı hissediyorsa eşine de aynısını göstermelidir. İşte ancak Yüce İslam'ın eşlere yüklediği sorumluluklar yerine getirildiğinde yuvalar cennetin bu dünyadaki numunesi olacaktır.

Şimdi sormak lazım yeryüzünde şimdiye kadar hangi beşeri sistem; eşleri, aralarında ayrım yapmaksızın birbirlerine karşı dost olarak konumlandırabilmiştir? Kişiyi nefsinin bencil isteklerine karşı diğergam olmaya empati yapmaya teşvik etmiştir?

Artık merkeze kendi menfaatlerini, kendi haklarını, kendi zevklerini, kendi düşüncelerini koyan, insanları bireyselleştiren, narsistleştiren, eşleri birbirine karşı fitleyen sistemlerin ellerinden aile ocağını kurtarma zamanı gelmiştir. Aileyi yok etme hedefinde olan güçlere karşı ailemizi her zamankinden daha fazla güçlendirme, tuzaklara karşı bağışıklık sistemi oluşturma zamanı gelmiştir. İslam’ın hayat pusulasını insanlığa sunma gayretini daha da arttırma zamanı gelmiştir.