GAZZE’DE OLUP BİTENLERİN PERDE ARKASI (1)
İnsanlığını yitirmiş, yitiğinden bihaber şaşırmış ve kanmış, ifrat ve tefrit bataklığında can çekişen çağımın insanına vasatı, sırat-ı müstakimi gösteren, dahası bir fiil yaşayan bir üstad-ı muazzam olan Gazze, yüz binlerce yapay üstadların sesini de kısmış, şöhretini de bitirmiş, şahitliğini de reddetmiştir. İnsanların tümünü bu cehl-i mürekkeplerin şerrinden halas eylemiştir.
Askeri, stratejik vb. tüm zahiri perdelerin de arkasına bakabilmek… Görünenden sıyrılıp görünmeyene, görünemeyene odaklanmak… Manen, fehmen, imanen bakmak…
Muvahhid mücahidlerin, şanlı direnişçilerin ve kıymettar şehidlerin diyarı Gazze’nin kıymet ve ehemmiyetini belirtebilmek elbette ki bizi aşar. Bunu ancak ve ancak kalb-i münevver, cesaret-i cengâver ve takdir-i idrak ile taltif edilmiş ehl-i Gazze’nin kendisi ancak yapabilir.
Evet bu yazı dizisi belki de mana okyanusundan bir tas dolusu ikramdır, idraktir.
Hem fena hem feci hem acı hem dayanılmaz ve hem de alışılmaz her hâl, hem düşmanın ne derece canavarlaşabileceğini, dostların ne derece sessiz kalabileceklerini ve insanlığın ne derece sönmüş olduğunu ispatlayan bir senet, emin bir ikaz ve gerçek bir inzar olmuş. Yüz yıllardır aldanan ve aldatılan âlem-i İslam’ın feraset ve fehmini, idrak ve iradesini, anlayış ve kavrayışını, akıl ve hissiyatını aktifleştirmek için candan vazgeçen serdengeçtilerin diyarı, tevhid muallimlerinin membaı Gazze… Bilinen ve bilinmeyen düşmanların çağlar boyunca bize karşı biriktirmiş oldukları kin ve kibrin ne büyük bir vahşete dönüşeceğini, hainlerin ve satılabilir olanların ne derece çok ve kullanışlı olduklarını, ne kadar muzır ve zehirli olduklarını Ümmet-i Muhammed’e (sav) göstermek ve görünür kılmak ile ilk meyvesini, ilk dersini daha ilk günlerde vermeye başlamıştır.
Duygu ve düşüncelerimizi bulandıran yalan ve yalın tezkiratlar, zarar ziyan dolusu kararlar, propaganda ve algı manipülasyonları, hile ve desiseler neticesinde her bir canda oluşan tüm menfiliklerden ebediyen kurtulmak ve kararmaya yüz tutmuş kalbimizi arındırmak, her şeylerini feda edenler elbette ki hem daha bahtiyar ve hem de daha kıymettardırlar. Onların içi bizim dışımız, onların dışı bizim içimiz misal… Manen içimiz dışımıza çıkıp görünür olsa her ümmetin her bir ferdinin Gazze’nin yakılmış, yıkılmış, acılar dolusu halinden pek bir farkı olmadığı görülecek. O bahadırların içi dışına aksetse görülecektir ki aynen bizim gibi müreffeh ve mümtaz bir halde oldukları görülecek. Evet onlar manen haz ve huzurun zirvelerinde şehadet şerbetiyle Rabb-i Rahman’a koşan kazananlardır. Maalesef bu halimiz değişmez ve devam eder ise bizler de acziyet ve meskenetin en alt basamağında bunalmış, boğulmuş kaybedenleriz.(Allah muhafaza)
YERYÜZÜNÜN ADALET VE HAKKANİYET ERLERİ
Global dünyanın taşlaşmış kalbine bir ab-ı hayat, sönmüş vicdanına nur, donmuş aklına hararet, gayretsiz bedenine gayret, insafsız emellerine engel, kin ve kibrine birer neşter hükmünde olan her bir mücahid ve her bir şehid hakikat kandilleri misali karanlık çağımı aydınlatmaya başlamıştır.
Anlık videolar ve nice görseller ile günün her anı Gazze’de işlenen soykırım vahşeti ile insanlık âleminin hem kalbi, hem vicdanı, hem aklı, hem de hissi adeta bozguna uğratılıyor. Hunharca işlenen her saldırı ehl-i insaf ve ehl-i vicdanları derinden yaralıyor. Bu acı ve ıstırap dolusu feryatlar belki de dünyalık ile şımarmış âlem-i gençliği ve vehn ile uyuşturulmuş âlem-i İslam’ın uyanışına, kurtuluşuna sebep bir kavrayış ve bir temel olarak asrımızın orta yerine konulmuş gerçek birer hazine-i hakikat olur.
Aslında mümtaz bir define-i imaniye hükmünde olan Gazze bugün parlak bir hakikat-i Kur’aniye olmuştur. Tüm gözlerce görülen ve çoğu gönüllerce istifade edilen bir hakikat… Bu hakikat bazen Gazze’li bir çocuğun dilinden, bazen şehidlerin münevver naaşından bazen de bir mücahidin yalın ayağından neşet etmiyor mu? Hatta viraneye dönmüş hane ve binalar, cadde ve sokakların, kararmamış her kalbi imana davet ettiği herkesin malumu değil mi?
Kur’an-ı Hâkim’in her bir ayetinden hatta her bir kelimesinden aldıkları o mukaddes nuru, o hesapsız feyzi ve sonsuz gücü canlarıyla, kanlarıyla, sabır ve kahramanlıklarıyla cümle cihanın kalbine derç eden Gazze…
Savaş ahlakı, cihad adabı ve uymaya kendilerini mecbur bilen hukuklarıyla Nizam-ı Kur’an-ı ve Hukuk-u İslam’ı tüm dünyaya hatırlatan ve dahası tanıtan yeryüzünün adalet ve hakkaniyet erleri… Çağın dalalet ve cehalet bataklığından kurtarılmasının tek yolunun ancak ve ancak İslam ile olduğunu beyan ve ispat eden huzur ve saadet yetiştiricileri… Gazze’nin bağrından kopup dünyanın her bir tarafına gerçekleri ve geleceği muştulayan kahraman fedailer…
HEM ACI VE HÜZÜNLÜ HEM DE MAMUR VE MESRUR
Kâfi ve kamil bir kanaat ile denebilir ki seküler çağımda uyuyan insanlığı uyandıracak, acı ve ıstıraplar girdabında debelenen insanların akli ve kalbi melekelerini harekete geçirerek ve dileyeni, anlayanı saadet-i dareyne eriştirecek yegane hakikat, en acı hakikat Gazze’dir. Gazze okunmalı, Gazze anlaşılmalı, Gazze anlatılmalı ve Gazze ile bir ve beraber olunmalı.. O bir iman eseri, acı bir tablo, ilmek ilmek tevhidi dokuyan bir usta, gayret ve mücadele yeşerten bir ab-ı hayat… Bir özgürlük bildirgesi, uygulaması… İnsan olma bilinci ve kurtuluş meşalesi…
Madem dünya ahiretin mezraıdır, fazlası değil… Bu fani mezraya baki bir hayatın hem huzuru hem de saadeti için gelindiğini dünyevileşmişlere cihad ve direniş ile dua ve tahammül ile istikrar ve istikamet ile sabır ve sebat ile dirayet ve direnç ile irade ve idrak ile bildiren Gazze… Kâh bir duanın, kâh bir zikrin, kâh bir gülüşün içine saklanmış o tılsım ile hasbunallah ve ni’mel vekil sırr-ı azimin inkişafı ve zuhuru ile.
Maddi istikbal hayalleriyle hem maddi ve hem de manevi istiklallerini unutan/kaybeden çağımın tutsaklarına; istikbalsiz istiklalin ancak ve ancak kölelik olduğunu haykıran en hüzünlü münadidir, acı bir çığlıktır. Hem acı ve hüzünlü hem de mamur ve mesrur…
- Asrın ideolojik hastalıklarından, fikri yaralarından, tarafgirlik ve sapkınlık bağlılığından, duygu ve düşünce karanlığından kurtulmak dileyene Rabb-i Rahman’ın birer şefkat tokadı, birer acı inzarı ve birer kurtuluş reçetesi hükmünde bulunan Gazze, elbette ki imanın hakikatine ermiş, hakiki imanı elde etmiş olacak ki kirlenmiş kâinata tek başına meydan okuyabilmekte. Evet hakik-i imanı elde eden kainata meydan okur. Onun için âlem-i varda korku yoktur. O varlıklar âleminin şahı, padişahı mesabesinde farlı bir iltifat ve ihtiram görmüştür. Bu muazzam lütuf ve ikram onu ondan alıp götürmüştür ki ona acılar, ıstıraplar, korkular, açlıklar kolay gelir.
ARTIK KAFALAR KULLANILMALI
İnsanlığını yitirmiş, yitiğinden bihaber şaşırmış ve kanmış, ifrat ve tefrit bataklığında can çekişen çağımın insanına vasatı, sırat-ı müstakimi gösteren, dahası bir fiil yaşayan bir üstad-ı muazzam olan Gazze, yüz binlerce yapay üstadların sesini de kısmış, şöhretini de bitirmiş, şahitliğini de reddetmiştir. İnsanların tümünü bu cehl-i mürekkeplerin şerrinden halas eylemiştir.
Evet bir yılı aşkındır Gazze Mektebi’nin tüm insanlara vermekte olduğu bu ders-i âliyi hakkıyla dinleyen, anlayan her bir insan, her bir topluluk ve her bir devlet öğrenmiştir ki zaman kaybetmeden düşmanın hassı olan şeytan ve şeytanlaşmışlar karşısında hem madden ve hem de manen nice tedbirlerin alınması gerek. Hem de şimdi. Yoksa akılsızlıklarının ve sorumsuzluklarının bedelini tahmin edemeyecekleri ölçüde çok daha ağır ödeyeceklerdir. Bu hakikati öğretmek bile başlı başına bir eşsizliktir. Sadece bu bile Gazze’nin eşsiz ve şeksiz oluşuna delil olarak yeter.
Aileler birer aslan yuvası olmalı. Düşmana kurbanlık kuzu yetiştiren yerler değil… Batıya meydan okuyan bir nesil, meyleden değil… Batının batık değerlerinden arınmış pak ve temiz bir gelecek… İki yüz yıldır batıdan korumaya çalıştığımız kafamızı bir türlü kullanmayı akledemedik. Kafayı hep koruduk ancak hiç kullanmadık. Bunu bile bize Gazze gösterdi. Neslin idrakine evvela düşman sunulmalı. Düşmanlarını dahi tanıyamayanlar dostlarını hiçbir zaman tanıyamayacaklardır. Evet, düşman iyice bilinmeli, dahası düşmana hizmet eden tüm yollar bellenmeli. Tedbir bilinci, teşhis yöntemleri ve tedavi usulleri tam manasıyla yeni neslin dimağında yeşermeli, kök salmalı, sürekli var olmalı. Artık kafalar kullanılmalı.
DEVAM EDECEK…