Yaz ey kalem! Yaz
Tarihin utanç verici tüm sayfalarına, aslanlarını koruyamayanların çakallarla yönetilmesine müstahak olduğunu yaz.
Ümmetin yetersiz ve gereksiz yığınlarla dolup taştığını, vehn hastalığına müptela oluşunu, suskun ve umarsız tavırlarını yaz.
Batı ürünü demokrasi bataklığına saplanan ve devlet sınırlarıyla derdest edilen gayretsiz Müslümanları yaz.
İnsansız insan haklarını, insafsız adalet divanlarını, haysiyetsiz onur kuruluşlarını, uluslararası soytarıları yaz. Bir de bunlara bel bağlayan kiralık kafalıları...
Cihadsızlıklarını “Selahaddin bekliyoruz” ile perdeleyen ancak Selahaddinlerini kurbanlık koyun misali küffarın pençeleri arasına bırakan anlamsızlar güruhunu yaz.
Ümmetin kahraman evlatları bir bir şehid edilirken, gıyabi cenaze namazlarında arz-ı endam etmeyi mücahidlik belleyen sayısızları yaz.
“Öyle sabredeceğim ki sabır benim elimde aciz kalıp diz çökecek…” diyerek ailesinin şehadet haberini göğsüne bastıran Kahraman Komutan Dr. İsmail Heniyye yaşantısına yakışır bir şekilde şehadet şerbetini içmiş. Maalesef ümmet de yaşantısına yakışır bir şekilde acziyet ve meskenet zehrini içmiş.
Yaz.
Çarçabuk unutulan kahramanları yaz.
Dağıstan kartallarını… Çeçenistan destanını.. Şehid Komutan Cahar DUDAYEV’i, Aslan MAŞADOV’u, Eşsiz kahraman Şamil BASAYEV’i… Yalnız Kurt Salman RADUYEV’i hangimiz hatırlıyor?
Kalbinde cihad aşkı taşıyamayanlar bu kahramanları nasıl muhafaza edecek? Şehadet bilincini kuşanamamışlar yaşayan Selahaddinlerinin kıymetini nasıl bilecek?
“Zaferleri muştulayan şehadettir.” Hakikat-ı âliden bile bihaber yaşayanlar, mümkün müdür ki şehadete koşanları kucaklayabilsin? “Bu dava çok büyüktür. En iyilerimizi feda etmek gerekir.” diye buyuran rehberleri anlamak işte bu nedenlerden dolayı çok zor oluyor.
Şehid Şeyh Ahmet Yasin : “Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız o zaman alınlarımızda, BİZLER DİRENDİK, İLERİ ATILDIK VE KAÇMADIK” yazacak.
Durma yaz, yaz ey kalem!
“BİZLER DE SUSTUK, İZLEDİK VE HİÇ UTANMADIK. Şimdi alınlarımızda, “BİZLER GİZLENDİK, GERİDEN İZLEDİK VE HALEN UTANMIYORUZ” yazacak.
Kan içici Siyonist vahşilere cici görünmek için Müslüman kanı pazarlayan aşağılık tüccarları yaz. Hunharca katledilen on binlerce çocuğun kanıyla oluşan denizde ticaret gemilerini yüzdüren paraperest vicdansızları, çıkartapar yüzsüzleri…
İnsan suretinde canavarların, Müslüman suretinde satılmışların cirit attığı bu utanmaz zamanı yaz.
Yaz ey kalem, küfrün canilikte, alçaklıkta birleştiğini ancak Ümmetin izzet ve şerefte birleşemediğini yaz.
Bunları da yaz.
Küfrün kudurmuşluğu, imkân azlığımızdan değil iman azlığımızdan… Siyonist canavarlar zayıflığımızdan değil, konfor düşkünlüğümüzden dolayı vahşiliklerine devam edebiliyor. Siyonist caniler, acziyetimizden dolayı değil gevşekliğimizden dolayı her gün yeni yeni cinayetler işlemekte. Azgın yaratıklar azlığımızdan değil arsızlığımızdan(özür dileyerek) dolayı kudurdukça kuduruyorlar.
Sözde elli yedi İslam ülkesinin bir at arabası kadar kardeşlerine fayda sağlayamadığını yaz.
Acziyet ve meskenet içinde kalmanın ölümden beter olduğunu… Bu gidişle acziyetin zillet, meskenetin ihanet olacağını da yaz.
Yaz Ey Kalem! Tükeninceye kadar yaz.
Bitmeyen acılarımızı, dinmeyen feryatlarımızı, bir bir feda ettiğimiz kahramanlarımızı yaz. Sahipsiz mücahidleri, terkedilmiş cihadı, unutulmuş direnişi, akla hiç gelmeyen başkaldırışı yaz.
Geceden daha karanlık 300 günümüzü, kıştan daha çetin yazımızı, dertsizliğin başımıza dert oluşunu, uyuyor gibi yapanların asla uyandırılamayacağını yaz.
“Müslüman rolünü o kadar iyi oynadım ki, yalnızken bile gece namaza kalkıyordum.” diyen İngiliz casus Lawrence’yi gerilerde bırakan binlerce oyuncunun ümmetin başına bela olduğunu yaz.
Şunları da yaz ey kalem!
İman ispat ister.
Cihad ister. Gayret ister. Fedakârlık ister. Mücadele ister. Mal ister, ter ister, kan ister, can ister.
İzzet verir, şeref verir, şan verir, zafer verir. Adn, Firdevs verir. Rızaya eriştirir.