BEN CİMRİ MİYİM?
Cimri, eksik, yetersiz ve yanılgı dolu bir düşünce ile para/mal/nesne merkezli birçok gerilim, girdap içerisinde güvensiz, kaygılı, korku dolu bir yaşantıyı benimseyen… Hırs ve haset içerikli açgözlülüğü ile kendisini toplumdan soyutlayan, nesneye mânevi bir anlam yüklemiş yoksun… Madde ile mânayı ayırt edemeyen… Özsaygısı, özgüveni ve özsevgisi çok çok az… Paylaşmak, ikram etmek, infak etmek vb. erdemlerden bihaber yaşamaya çabalayan yapayalnızlar. Muhabbet ve dayanışma yoksunluğundan sürekli çıkar/kazanç devşirmeye uğraşan yanılmış.
Asli ihtiyaçlarını karşılamaktan bile vazgeçen veya ihmal eden… Harcama yaparken asıl amacı ‘ne kadar biriktirebilirim?’ Nesneyi kullanıp, yönetecek kabiliyeti, inancı, bilinci olmayan, maddeyi yöneticisi yapan… Kapitalist düzen tarafından övülen ve rahat sömürülebilen kanmış… Maddeye kanmış.
Paranın değeri onun için niteliksel değil nicelikseldir. O değere değil miktara odaklanır. Kendisini iktisat yaptığına ve tutumlu davrandığına inandırmıştır. Yanlışlar ve yanılgılar… Cömerdi müsrif, cimriliği iktisat sanır.
Tutumlu olmak aslında harcamanın gerçek zamanını beklemektir. Cimri ise sadece biriktirir, istifler, paraya tutunur. Cimri için paranın harcama zamanı hiçbir zaman gelmez. O gözünü kırpmadan, hayatını harcayamadığı paraları biriktirmek için harcar. Tutumlu olmak tedbir, cimrilik ise bağımlılıktır. Cimri içinde bulunduğu korku, şüphe ve kaygı halini parayı yanında tutmak ile gidermeye çabalar. Bu onun yanılgı ve karmaşa içinde olduğunun delilidir. Tutumlu ise etkili ve anlamlı şekilde harcama zamanını kollar. Tüm harcamalarını verimli yapmayı amaçlar. Kısaca tasarruf ile istifleme amaç ve sonuçları bakımından tamamen farklı iki özelliktir.
Cimri için para işlevsel değeri bulunan bir araç değil yaşamın temel ve vazgeçilemez birer amacı olmuştur. Hatta tek amacıdır. Bireysel ve sosyal ilişkilerin tamamında ana referans olarak nesneyi görür. Maddi kazanımı yok ise onun için her çaba beyhudedir. Başkasını mutlu etmek veya başkasına yardımcı olmak onun için en zor işlerdendir. Empati kurma yeteneği yok denecek kadar azdır. Nesneyle kurduğu problemli bağ zamanla onu nesneye bağımlı kılmıştır. Bu bağımlılık kendisiyle çevresi arasına ördüğü devasa bir duvara dönüşür. Cimri hayatı boyunca ördüğü bu duvarın içine yığabildiği kadar maddiyat yığar. İçerden dışarıya çok az bir çıkış olur ve genelde bu çıkış tavuk-kaz hikâyesi amaçlıdır. Onun için para, daha çok para kazanmak için harcanmalıdır.
Maddi işlerinin tümünde mükemmeliyetçi, aşırı dakik ve son derece planlıdır. Cimriliğinden kaynaklı bu yönleriyle de övünmeyi ihmal etmez. Var olan tüm kabiliyet ve yeteneklerini nesneye dönüştürmek için bir o yana bir bu yana dönüp durur. Bir nesneden vazgeçmek onun için adeta bedeninin bir parçasından vazgeçmek gibidir. Boykot ürünlerini satmaktan bir türlü vazgeçemeyen ehli vicdan tüm esnaflarımızın aslında içinde debelendikleri girdap işte bu girdaptır.
Evet, cimrilik evvela ahlaki bir sapmadır. Bilinçsel bir yanılgıdır. Bilgisiz, yetersiz ve anormal davranmaktır. Cimrilik ile bilinç ters orantılıdır. Gerçekleri kavrayamama halidir. Bireyin kendisini değersizleştirerek nesneye olağanüstü değer biçmesidir. Cimrilik çok yönlü bir eksikliktir. Psikopatik, sosyopatik, duygusal ve yüzeysel diyebileceğimiz bir birinden farklı etki ve sonuçları barındıran ürkütücü bir yoksunluktur.
‘Acaba ben cimri miyim?’ diye düşünüyorsanız, size çok net bir değerlendirme yöntemi sunuyorum.
7 Ekim Aksa Tufanı operasyonundan bugüne yani on binlerce kardeşimizin katledildiği, yüz binlerce Müslümanın açlıkla imtihan edildiği ve iki milyondan fazla insanın yerinden edildiği bu dokuz ay zarfında, biriktirdikleriniz ile infak ettiklerinize bakınız. Hangisi daha çok ise siz osunuz.