• DOLAR 34.481
  • EURO 36.198
  • ALTIN 2952.646
  • ...

  Batının egemen olduğu günden beridir, diğer devletler kolonyal uşak olarak verilen görevleri harfiyen yerine getirmekte.

  Teknolojik ilerleme ile hızlı bir değişim yaşayan çağımızın en değişkeni kuşkusuz kolonizasyon (sömürgecilik) olmuştur. Devletlerin diğer devletleri sömürerek maddi ve manevi tüm değerlerini kontrol altına alıp, çalma/emme yöntemleri de değişmiştir.

  Ticari kolonizasyon ile para perestler ve yetenekli tüccarlar, eğitim kolonizasyonu ile toplumsal değerler ve kişisel erdemler, siyasi kolonizasyon ve bilimsel kolonizasyon ile güdümlü liderler ve kandırılmış hükümetler, manevi kolonizasyon ile din adamları ve batı hayranı aydınlar vb. birçok alanda devletleri ve halkları çoksal yollarla sömürülmektedir. İliklerine kadar…

  Fiziki sömürüden kurtulmanın ilk evresi fikirsel sömürüden kurtulmaktır. 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonuna kadar sömürülenler sömürülmekten gayet memnundular. Hatta sömürgecilerine hayran bir vaziyet vardı. Ancak sekiz aydır dünya bir değişim ve dönüşümüm eşiğinde debelenmekte. Özellikle üniversite gençliği hızlı bir dekolonizasyon sürecine girmiş bulunuyor. Bu süreci akademisyenler, yazarlar, aydınlar, araştırmacılar takip edeceğe benziyor. Yahudiler tarafından fonlanan/sömürülen birçok üniversite bile israil terör devleti (kan içici kolonizasyoncular) ile var olan tüm ilişkilerini kesmiş ve/veya kesmek istiyor.

  HAMAS’ın tutuşturduğu dekolonizasyon meşalesi sancılı da olsa tüm dünyayı aydınlatma yolunda hızla ilerliyor. Dünya bu doyumsuz ve aşağılık kolonizasyoncularından kurtulmak için adeta çırpınır oldu. Özellikle öğrencilerin küresel intifada eylemleri dünya despotlarının uykularını kaçırmaktadır. Bu uyanış kıvılcımları yüz yıllık ninnilerinin sonu olacak.

  Uyanan halklar uluslararası tüm kurum ve kuruluşların, kolonizasyon amaçlı göz boyama aparatı olduklarının farkına varmaya başladı. İnsan hakları, kadın hakları, hayvan hakları vb. tüm birliktelikler aslında sömürgecilerin ninnileriymiş. Bunların en kallavisi olan BM ve UDM’nin bile sömürgecilere hizmet eden kolonyal kurumlar olduğu artık saklanamayacak kadar görülebilir durumda. Çünkü dünyanın en özgür ülkeleri olarak bilinen ülkelerin aslında kolonyal despot oldukları gerçeği net bir şekilde gün yüzüne çıkmıştır. “Gece kurtla sürüye dalıp gündüz çobanla yas tutma” devri bitmiştir.

  Gazze’de işlenen cinayet ve vahşet aslında tüm insanlığa karşı işlenmektedir. Dünyanın bu doyumsuz canavarlara teslim edilerek ne büyük bir felaketin araladığını artık fikri hür her insan görebiliyor. Yüzyıla yakındır yapılan bu korkunç hatadan bir an önce dönülmesi bilinci 7 Ekim’den beridir oluşmaya başlamış. Evet, dünya bu bunamış ve haydutlaşmış batının eline bırakılmayacak kadar kıymetlidir.

  Bu bilincin harekete geçmesi artık an meselesi. Kan içici vahşilere karşı artarak biriken nefret patladı patlayacak… Müslümanlara karşı oluşan gıpta/sempati/hayran/sevgi her an bir dirilişe bir direnişe dönüşmek üzere.

 Gelecek pek yakında zalim ve despotların sonunu getirecek. Gelen günler uyuyanları uyandıran, sömürülenleri ayaklandıran, mazlumları muştulayan günler olacak. Bu geleceği muştulayan güneş 7 Ekim’de doğmaya başladı… İnsanlığın muştusu olan bu meşale artık söndürülemeyecek kadar coştu, büyüdü.

  Bu gerçek dünya despotlarının uykularını kaçırmaya başladı. Özellikle ABD ile siyonterör devleti için bir yok oluş psikolojisi belirdi. Milyonlarca insan bu zalimlerin, canilerin ne derece mel'anetli olduklarını biliyor, haykırıyor.

   Şafakta yanan bir dekolonizasyon meşalesi var. HAMAS’ın tutuşturduğu... Bu şerefli meşale tüm dünyayı aydınlatana kadar da sönmeyecek gibi duruyor.