Edward Said’in Attığı Taş Önce Batının Utanmaz Yüzünü Yaracak
"Batının okumamışından doğunun okumuşundan korkacaksın" diye bir tez var. Katılmıyorum.
Okumuşun da okumamışın da satılmışından, kiralanabilir olanından korkacaksın. Satılmış kalemlerden, kiralık kameralardan, döner başlıklı çıkar medyasından, paraputu, devletputu, metaputu için her şey mubahtır diyen fikirlerden korkacaksın. Otokontrolünü kaybederek otoriterkontrol ile yönlendirilen sözüm ona mürekkep yalamışlar…
Neyse konumuza gelelim.
Edward Said. Bugünlerde özgürlükçü rektörünü Bayan Prof. Cplaudine’yi adeta kovarcasına istifa ettiren cihanşümul Harvard Üniversitesinde yüksek lisans (1960) ve doktora(1964) derecelerini almış... Yerleşkesinde postalların cirit attığı, eyleme katılan öğrencilerinin üzerine kapılarını kapatan ve hür yürekli öğrencilerini sürekli tehdit eden, beynelmilel Colombia Üniversitesinde doçent (1968) ve profesör (1970) olmuş…
20'nci yüzyılın en önemli akademik metinlerden biri olarak tartışmalara da sebep olan Orientalism (Şarkiyatçılık) eserinin yazarı, sosyal ve kültürel politikalar etrafında edebiyat eleştirmenliği yapan Said…
Akademik camiada yankı uyandıran en önemli çalışmalarından "Şarkiyatçılık" eserinden daha çok israil terör şebekesine doğru taş atarken çekilmiş bir fotoğrafıyla akıllara kazınan bir düşünür.
Özellikle son kırk yıldır hürriyet ve eşitlik açısından cesur müfredatlarıyla dünya kamuoyunun dikkatini çeken seçkin üniversiteler... Zamanında özellikle New York merkezli şer localarının baskı ve saldırılarına uğrayan Edward Said gibi aykırı bir düşünürün bile kitabını ders olarak verecek kadar özgürlükçü oluşunuza ne oldu?
Sosyal ve siyasal disiplinlerde dünya çapında prestij edinmiş, batının özgür ve eşitlikçi, hümanist ve saygın üniversiteleri bakın ne hale gelmiş.
Katliam ve soykırım, kölelik ve sömürü tarihini derslerinde korkusuzca işleyerek tekrarlarının önlenmesini amaçlayan bir bilinçlenme ve tarihiyle yüzleşme ferasetini göstermek ile son yıllarda imaj tazeleyen, prestij kazanan, özellikle ABD üniversiteleri… Bugün itibarıyla yüzlerce kampüste FİLSTİN YANLISI, siyonist terör vahşeti karşıtı gösteriler devam etmekte.
Üniversitelerinde her türlü etkinlikleri ve öğrenci protestolarını sonuna kadar destekleyip, fikir ve tepki özgürlüğünden yana olduğunu deklare eden batının diğer üniversite yönetimleri...
Ne oluyor böyle?
Yerleşkeleriniz de gaz bombaları atmak, plastik mermi kullanımı hatta keskin nişancıları kuluşkalamak da neyin nesi?
Gazze soykırımını haykırmak ve israil terör şebekesinin katliamlarına destek oluşunuzu protesto eden öğrencilerinizi derdest etmek ve geçici uzaklaştırmak hürriyet ve adalet açısından intihar etmek değil midir?
Binlerce öğrencinin tutuklanmasını, vicdanlı hocalarının okul bahçelerinde arsız ve hukuksuz bir şekilde yere yatırılarak, talebelerinin gözü önünde ve kameralar karşısında ters kelepçeyle alıkonulmasını kim nasıl izah edebilir? Gözü dönmüşlüğünüzün bu kadarına kim göz yumabilir?
New York'taki Columbia Üniversitesi'nde görevli, vicdanlı öğretim üyeleri ve profesörler, Gazze'ye destek, soykırımı lanetlemek ve siyonist teröristlere desteği durdurmak için gösterilerine devam eden öğrencileri korumak için insan zinciri oluşturulmuş. Bu akademisyenlerinizi de ters kelepçe takarak, yerlerde sürükleyerek derdest edecek misiniz?
Yoksa yıllardır normal karşıladığınız, desteklediğiniz diğer eylem ve protestolar şer localarının ısmarlama ve kontrollü projeleri miydi? Sizin özgürlük dediğiniz, sömürgecilerin ve despotların çizdiği sınırlar içinde mi olmalı?
Büyük şeytan Amerika’nın, büyük çıkarcı/despot Almanya’nın, büyük fitnebaz İngiltere’nin, büyük uşak Fransa’nın, Kanada’nın ve daha birçok ülkenin üniversite öğrencileri dünya kamuoyunun vicdanı olmaya başladığından beridir demir yumruklarla susturulmaya, bastırılmaya çalışılıyor.
Ne oldu?
Hani düşünce ve eylem özgürlüğünden yanaydınız? Yoksa siz zaten fikirsel sömürünün öncü birer piyonu muydunuz? Özgürlük anlayışınızda mı kiralık? Dahası köleliğe karşı duran robotlar mısınız? Kumandanız kimlerin elindeymiş?
Baksanıza kampüslerine fikir ve kalemden başka hiç bir şeyin girmediği pohpohlanan üniversitelerin yerleşkeleri coptan, silahtan, baskıdan geçilmez olmuş.
Hastane, okul, cami, kilise, çarşı pazar ayırmaksızın zombice bombalayan, hasta, yaşlı demeden kadın çocuk ayırmadan vahşice katliamlarına devam eden dünya tarihinin en vahşi terörünü işleyen Siyonist lanetlilere bu derece destek verişinizin özünde saklayadurduğunuz iç yüzünüz mü var?
Sahi azıcık insan olabilen, aç bıraktığı çocukların ulaşabileceği noktalara konserve kutusu şeklinde bomba bırakan, dünya tarihinin en aşağılık teröristlerine nasıl silah, mühimmat ve diğer yardımları yapabilir? Nasıl?
Bence sizin daha adı konulmamış bir psikolojik hastalığınız var. Yapmayı istediğiniz vahşilikleri başkalarına yaptırma psikolojisi...
Hukuki zeminde, şiddetten uzak eylemler ile gayet doğal olarak tepkilerini dile getiren öğrencilerinize ahlaksızca, hukuksuzca, insafsızca saldırılarınızın asıl sebebi bu mu?
Bu akıl almaz girdabınızda debelenip durmaktan utanmaz mısınız?
Demokratlığınız despotluğunuza, özgürlükçülüğünüz örgütçülüğünüze, hümanistliğiniz gaddarlığınıza, adaletiniz zulümatınıza, içiniz dışınıza evirilmiş durumda. Yoksa 7 Ekim içinizde saklaya durduğunuz gerçek yüzünüzü mü gün yüzüne çıkardı? Ne dersiniz?
Hep böyleydiniz de fikirsel ve fiziksel sömürünüz sayesinde iyi ve güzel mi görünüyordunuz?
Size bir önerim olacak diyeceğim ancak siz önerilere bile kapalı olacak kadar tutsaklaştırılmışsınız.
Bence siz siz olmayın. İnsan olun. Zor olduğunu ben de biliyorum ama denemenize değer.
Diyeceğim o ki; Edward Said attığı taşı her ne kadar israil terör şebekesi tarafına atmışsa da evvela Batının utanmaz yüzünü yaracak gibi görünüyor.