Kibirlenenler zarar etmişlerdir
“Kalbinde zerre miktarı kibir bulunan kimse cennete giremez.” Bir adam: “Ey Allah`ın Resulü! Bir adam elbisesinin güzel ve ayakkabısının güzel olmasını sever ve arzular.” dedi. Hz Peygamber (s.a.v): “Allah güzeldir, güzeli sever. Kibir, hakkı reddetmek ve insanları hakir görmektir.” buyurdu.
Evet kibir… Bir insanın, Allah`ın kendisine verdiği her şeyin emanet olduğunu unutarak kendisine ait olduğunu düşünmesi ve büyüklenmesi… Bu bir hastalık olmalı. Bu hastalığa kapılan kişi sadece kendini, fikirlerini ve hareketlerini beğenir; başkalarının düşüncelerini önemsemez ve kimsenin sözünü kaale almaz. Büyüklük yalnızca Rabbimize mahsustur. Bir kimsenin ona itaat ediyor olması büyüklük taslamasını gerektirmez. Yüce Allah (CC) bir ayetinde şöyle buyuruyor:
“Bana dua edin. Size icabet edeyim. Çünkü bana ibadet etmekten büyüklük taslayıp uzaklaşanlar, hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü`min Suresi ,60)
Kibir dediğimiz bu hastalığın ileri dereceye götürülmesi, insanı küfre yani Hakk`ı tanımamaya kadar götürebilir. Bundan kurtulmanın yolu da, kişinin kendisine verilen bütün güzelliklerin ve iyiliklerin sahibinin Yüce Allah olduğunu bilmesi, kabul ve tasdik etmesidir.
İnsanoğlu şöyle bir karşılaştırmaya gittiğinde görecektir ki, varlığı kâinatın yanında çok küçük kalır. Bu gözle baktığı zaman dahi büyüklenmesi çok anlamsız değil mi?
İnsanı kibirden kurtaracak en önemli özellikler de tevazu ve hüsn-ü zandır. Peygamberimiz (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“İmanın kemalini isteyen, tevazu göstersin.” Evet, insanı şeref ve fazilet sahibi yapacak ve onu maddi ve manevi bakımdan yükseltecek olan en büyük bir meziyet ve en güzel bir haslet tevazudur. Kibir ve gurur ise insanı alçaltır, zelil ve perişan eder.
Tevazu sahibi olan kişi toplum tarafından değer görür ve en önemlisi de Rabbimiz katındaki derecesi artar. İnsan bu sayede başkalarına örnek olarak kalben huzur bulur.
Evliya kervanının baş çekenlerinden Ebu Yezid-i Bistami, kibir hususunda şaşmayan ve şaşırtmayan bir ölçü va`z ederek şöyle demiştir: “Kul, insanlar arasında kendisinden daha kötü kimsenin bulunduğuna inandıkça kibirlidir.” Onun bu veciz beyanına karşı: “Bu insan ne zaman tevazu sahibi olabilir?” diye sorulduğu zaman, şu isabetli cevabı vermiştir: “Kendisinin bir makam ve hal sahibi olmadığına inandığı zaman. Her insanın tevazuu, Allah`ı, marifeti ve kendi mahiyetini tanıması nispetindedir.”
Geçmiş dönemlere baktığımızda peygamberlere karşı kibir taslayanlar icabet etmekten imtina ederek en büyük zarara duçar oldular. Günümüzde de tebliğ görevlerinde bulunan davetçilerin karşılarına kibir ve büyüklükle çıkanlar zarar etmişlerdir. Çünkü kibrin tesirinden kurtulmayan kişiler kendilerini peygamberlerden ve onların getirdiklerinden daha üstün gördüler. İşte şeytan da, büyüklendiği için Allah`ın huzurundan kovulmadı mı, en büyük zararı ve hüsranı görmedi mi?
Onun için Müslümanlar, mütevazı olmalı, dünyanın fani olduğunu, her şeyin geçici ve bizlere emanet olduğunu bilerek hareket etmeli, kibir ve gururdan sakınmalıdırlar. Allah`a emanet olunuz