Bizi yiyip bitirecek hastalık, GIYBET
“Gıybet: Kardeşini kerih göreceği (hoşlanmayacağı) bir şeyle yâd etmendir. Onun arkasından hoşlanmayacağı bir tarzda konuşman ve çekiştirmendir.” (Tirmizi)
Dinimizde gıybet, büyük günahlar grubunda yer almış ve yapılması şiddetle men edilmiştir. Bir kimsenin bulunmadığı ortamda onun hoşlanmayacağı şekilde ayıplarını söylemek, anlatmak veya işarette bulunmak gıybettir. Anlatılan şey o şahsın ister ahlakında, yaşamında, dış görünümünde, ister giyim kuşamında olsun, konuştuğun kimse bunu duyduğunda hoşlanmaz ise bu gıybettir.
Ebu Hüreyre (r.a) şöyle rivayet ediyor:
“Peygamberimiz (s.a.v): “Gıybet nedir bilir misiniz?” diye sordu. Orada bulunan ashab: “Allah ve Resulü daha iyi bilir.” dediler. Bunun üzerine Hz Peygamber : “Kardeşini hoşlanmayacağı bir vasıfla zikir ve tavsif etmendir.” diye tarif buyurdu. Bunun üzerine yine orada bulunan sahabeler: “Kardeşimde dediğim vasıflar varsa ne buyurursunuz?” dediklerinde, Hz Peygamber : “Eğer dediğin sıfat kardeşinde varsa, işte o zaman gıybet olur. Yoksa ona bühtan ve iftira etmiş olursun.” buyurdular.
İslam dini birlik ve beraberlik için, bir arada yaşayalım diye gıybeti haram kılmıştır.
Ebu Said El-Hudri (r.a) rivayet ediyor: “Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:
“Miraç gecesi göklere çıktığım zaman bir grup insan gördüm. Böğürlerinden etleri koparılarak lokma lokma ağızlarına veriliyor, bu sırada kendilerine şu sözler söyleniyordu: “Kardeşlerinizin etlerinden yemekte (alışkın) olduklarınızdan yiyin.” Ben bu manzarayı görünce: “Ey Cebrail! Bunlar kimlerdir?” dedim. Cebrail (AS) cevaben dedi ki: “Bunlar senin ümmetinin gıybet edenleridir.”
Hasan-ı Basri Hazretlerine: “Biri seni gıybet etti.” denildiği zaman, kendisini gıybet eden şahsa bir tabak hurma göndererek: “Bana sevaplarından hediye göndermiş olduğunu işittim, ona karşılık şu küçük hediyeyi gönderiyorum.” cevabını vermiştir.
Şeytanla mücadele ederek iyi ameller işliyoruz, neden gıybet etmek suretiyle yaptığımız ibadetleri kaybedelim?
Hz Âişe validemizin anlattığı şu hadise de gıybetin sadece dil ile olmadığını anlatır:
“Huzurumuza bir kadın girdi. Biraz sonra ayrılıp gidince ben el işaretiyle o kadının boyunun kısa olduğunu ima etmek istedim. Bu hareketim üzerine Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Sen o kadının gıybetini yaptın.”
Anlaşıldığı üzere sadece dil ile gıybet olmaz. İşaret ve hareketlerle de karşıdakini olumsuzlamak gıybet sayılmıştır ve haram kabul edilmiştir.
Cabir b. Abdullah anlatıyor: “Hz. Peygamber`in zamanında pis kokulu bir rüzgâr esmişti. Hz Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdular: “Münafıklardan bir grup, Müslümanlardan bir topluluğu çekiştiriyorlar. İşte bu pis kokulu rüzgâr bunun için esmektedir.”
Bugün evlerde, caddelerde, sokaklarda, kahvehanelerde bir araya gelerek başkaları hakkında konuşanlar, yaydıkları kötü kokunun etkisiyle toplumu ifsat etmekte ve huzurlu bir dünyayı çirkefliğe boğmaktalar.
Gıybet eden kimsenin üzülmesi, pişman olması ve tevbe etmesi gerekir. Aynı zamanda gıybet ettiği kişiden önce helallik alması ve Yüce Allah`tan af dilemesi gerekir. Gıybeti yapılan şahıs ölmüşse bile onunla ilgili görev bitmiş değildir. O kişiden helallik isteme mümkün olmadığından onun hakkında çok ama çok istiğfarda ve duada bulunulmalıdır.
Bizi birbirimize düşürüp iyiliklerimizi de bitirecek hastalıktan Allah`a sığınırız..