• DOLAR 34.378
  • EURO 36.796
  • ALTIN 2966.464
  • ...

İşyeri sahibi de çalışan da birbirlerinin hakkını yememelidir. İşçi işini bağlılıkla ve tüm kabiliyetlerini harcayarak yapmalıdır. İşveren ise, işçiye hizmetinin karşılığını zamanında ve tam olarak ödemelidir. İşveren işçiye zulüm yapsa da işçi ona zulümle mukabelede bulunmamalıdır. Aynı durum işçinin işinde bazı aksaklıklar da bulunması durumunda işverenin kendisine yapacağı muamele için de geçerlidir. Zira başkasının zulmü, insanı zulüm işlemekte mazur hâle getirmez.

Allah(c.c): “Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle, bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin ve adalet numunesi şahitler olun. Bir topluluğa karşı içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Âdil davranın, takvaya en uygun hareket budur. Allah`a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır.” (Maide 8) buyurmaktadır. Bu ayetin hükmü ile, ister işçi olsun ister işveren, her müminin kalbini tir tir titreten İslam, tabilerine sağlam bir bakış açısı kazandırmakta ve meseleye manevî bir yön vererek, işçi ile işveren arasında kopmaz bir bağ kurmaktadır.

İslam`ın çizdiği motif içinde işçi ve işveren, aynı vücudun uzuvları gibidir. Aralarında nefret, adavet, kin ve şekavet yoktur. Çünkü işçi de, işveren de meslek ahlâkına riayet eder ve birbirlerinin hukukunu gözetirler.

İşçi hakkını teri kurumadan alırken aynı zamanda başında bulunduğu tezgâhı çalıştırır. İşinin hakkını vererek tamamlar ve işverenin hakkını da gözetir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “ En iyi kazanç, hassasiyetle işin üzerinde durularak ve işverene saygı gösterilerek elde edilen kazançtır.” diye buyurur.  Müslüman işçi, yaptığı işi Allah`a, Resulüne ve bütün müminlere arz edecek şekilde yapar. Böyle birinin işverenin hakkına tecavüz etmesi imkânsızdır. Bu anlayışta olan biri, ne vakitten çalar ne de harcaması gereken emeği esirger. Çünkü o, yapacağı her şeyin teker teker hesabının sorulacağı bir hesap gününe inanmaktadır.

İslam`a göre; düşüncede, tasavvurda ve akidede doğru bir istikamet kazanmadıktan sonra, iktisadî meselelerin sağlam bir zemine oturması ve ahenk içinde yürütülmesi mümkün değildir. İşçi ve işveren ilişkisinde de durum aynıdır. İşveren ve işçi, biri yönetirken, diğeri çalışırken hep Allah`ın murakabesi altında oldukları şuurunu bir an bile akıllarından çıkarmamalıdırlar. Yaptıklarını bir şuur içinde yapmalıdırlar. O zaman sermaye ve emeğin ikisi de kutsileşir, sömüren-sömürülen çatışma ve çelişkisi de tamamen ortadan kalkar.

Böyle bir toplulukta, işveren işçinin yanında olur. Ona ailesinin bir ferdi gibi davranır. Yemesinde, giyinmesinde ve meşru bütün isteklerinde kendisine yardımcı olur. İşçi de işverenin yanında olur. Servet ve patron düşmanlığından uzak olur. Emek ve gayretin en iyi örneğini verir. İşin en iyisini ortaya koyarak kan-ter içinde boğuşup, yüceler âleminde kendisine alkış tutulmasına sebep olur. Hak katında takdir edilme çabası içerisine girip yaptığı her şeyi gönül hoşnutluğu içinde ve ibadet neşesiyle yerine getirir.

Selam ve dua ile…