• DOLAR 34.38
  • EURO 36.956
  • ALTIN 2969.77
  • ...

Amacımız geçimimizi sağlamaya çalışmak mı, servet biriktirmek mi, yoksa geçimin üzerinde bir gelir sağlamak mıdır?

Peygamberimiz (s.a.v.): “Ameller niyetlere göredir. Herkes için niyet ettiğinin karşılığı vardır” diye buyurur.

İş hayatında bir işle uğraşırken veya yeni bir iş kuraraken, bir meslek icra ederken ki kişinin niyeti çok önemlidir. Çalışan kişi her halu karda çalışmakta, bedenen yorulmktadır. Bu çalışma mecburi bir durum ve hayatın ikamesi için gereklidir. Hayatı ikame etmeye çalışırken niyet Alalh rızası olursa; bu çalışma ve gayretimizin  ibadete dönüşmesine, döktüğümüz her damla terin bir hayır ve hasenata dönüşmesine vesile olabilir.

Hayır hasenat düşünülmeden sırf malı çoğaltmak ve mal biriktirmek için ihtiyaç fazlası mal teminine gitmek yerilmiştir. Sadece mal biriktirmek amacıyla çalışmak kapitalist bir düşüncedir. Hayatı maddeden ibaret görmek de materyalist bir düşüncedir. Kapitalist insanlar ben servet sahibi olayım da hangi yolla olursa olsun, diye düşünür. Materyalistler ise herşeyi madde olarak görür.

En temel ve en meşru niyet, muhanete muhtaç olmadan, helal yoldan geçimini temin etmektir. Bir insanın, başkasına el açıp muhtaç olmaması, kimseye yük olma durumunda kalmaması,kendi geçimini temin etmesi kadar onur verici, itibar artırıcı,öz güven kazandırıcı ve yaşama sevincini artırıcı bir şey yoktur.

Peygamberimiz (s.a.v): “Hiç kimse kendi el emeği ile kazanıp yediğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Allah`ın peygamberi Davut (a.s.)`da kendi el emeğinden yerdi.” diye buyurmaktadır.

Bir insan için geçim düzeyinin üzerinde bir mal temin etmeye çalışmak da iyi niyet sınırları içindedir. Bu dünyada çalışıp iş kurmak, mal sahibi olmak ve refah içinde yaşamayı arzulamak, dini ve ahlaki açıdan kınanacak bir durum değildir.

Allah (c.c.) bir ayeti kerimede şöyle buyuruyor: “Rabbinizden refah istemenizde bir engel yoktur...” (Bakara 198)

Peygamberimiz (s.a.v), Enes bin Malik`in annesinin isteği üzere, Enes (r.a)`a uzun bir dua yaptıktan sonra duasını “Ya Rabbi, bunun malını ve çocuklarını çoğalt ve kendisine bu hususta bereket ihsan eyle” diye duasını bitirir.

Mal sahibi olmak, hatta çok mal ve bol rızık sahibi olmak, kötü ve yerilecek bir şey değildir. Müslü “Ey Muhammed de ki: Allah`ın kulları için yarattığı zinet ve temiz rızıkları haram kılan kimdir? Bunlar dünya hayatınada inanalarındır. Kıyamet gününde de yalnız onlar içindir...”manlar için bu düşünülemez.

A`raf suresi otuz ikinci ayeti kerimede: diye buyrulur.

Önemli olan malın iyi niyetle  ve helal yoldan kazanılmış olmasıdır. Mal kazanıldıktan sonra ise önemli olan, zekatını ve sadakasını vermek, hukuki ve ahlaki gereklerini yerine getirmektir.

Peygamberimiz (s.a.v.): “Takva sahibi kimse için zenginlikte bir mahzur yoktur” diye buyurur. Mal sahibi olmayı önemsemeyen bir sahabiye: “Yararlı mal iyi kimsenin elinde ne güzeldir” diye tavsiyede bulunur.

O halde İslam dini, çalışmak, üretmek, kazanmak, mal sahibi olmak, zengin olmak, makul bir refah içinde yaşamayı meşru ve makul görmüştür. Geçimini helal yoldan temin etmek, daha fazla huzur ve refah içinde yaşamak, zekat vermek, sadaka vermek ve hacca gitmek güzel ve teşvik edilen amellerdir. Allah`ın yolunda hizmet etmek, davetin gelişmesi ve yayılması için uğraşmak takidire şayan işlerdir.

Kötü ve yerilen sadece dünyalık elde etmek niyetiyle çalışmak, kazanılan malı haram yollarla kazanmak, kötü yollarda harcamak ve malın kendisini ebedi kılacağını zannederek iş meşguliyeti yüzünden ahireti unutmaktır. Dünyayı Ahiretin üzerine çıkarmaktır. Hizmeti ve daveti unutmaktır.

Nitekim Allah (c.c.) butür kimseler için: “Yazıklar olsun malı toplayan ve onu sayan, malının kendisini ebedi kılacağını sanan o hümeze ve lümeze topluluğuna” ( Hümeze 1-3)diye buyurur.

Allah iyi niyetle iş yapan, malını İslam`a hizmet için sarfedenlerden eylesin. Amin.