Benim mükâfatım Allah`a aittir
Yaptığımız her işi ücretle mi yapıyoruz? Herhangi bir işimizde bundan da ücret almayayım, bunun ücreti Rabbime ait olsun. Bu işimin mükafatını da o versin, dediğimiz oldu mu?
Bir yolcu taşıyıcısı olarak, hayırlı bir işe götürdüğümüz yolcularımıza, tamam bu sefer ücret yok dedik mi? Ya da yolda gördüğümüz ve parasının olmadığını çok iyi bildiğimiz birisini aracımıza aldık mı?
Bir imam olarak, bize sala, mevlit okutmaya gelen, bir nikah kıydıran, bir cenaze yıkatan birisine ben karşılık almadan bu işi yapmam mı diyoruz. Yoksa benim mükafatım Allah`a aittir. En iyi karşılığı Allah verir mi diyoruz?
Bir avukat olarak, bize gelen ve gerçekten durumu olmayan birisine bu sefer yazdıracağınız dilekçenizin karşılığı benden olsun. Hatta bu davadan da ücret almayayım. Bu dava veya dilekçenin ücretini Mevlam versin dedik mi? Yoksa benim prensiplerim var. Ben hiç bir şeyi ücret almadan yapmam, diyen kişilerden miyiz?
Yaptığımız işlerden, harcadığımız emeklerden hiç mi ücret almayacağız?
Elbette ki çoğu kişi hatta herkes yaptığı bir iş, yaptığı bir ticaret veya harcadığı bir emek ile geçimini sağlar. Ancak bu işin bile sadakaya, infaka ihtiyacı vardır. Bu işi yaparken işimizin rast gitmesi, bereketlenmesi, işi yaparken iş esnasındaki eksikler ve hatalarımızın telafisi için, Rabbimizin rızasını ve cennetini kazanmak için infaka ihtiyaç vardır.
Kimi iş vardır ki temeli sevaptır. O işin zaten ücretsiz yapılması gerekir. Mevlitler, salalar, cenaze yıkamalar vb. tamamen ilahi rıza için yapılmalıdır. Hele hele resmi bir imamsak ve maaşımızı her ay düzenli alıyorsak. Ancak maaşlı olmayıp geçimimizi, çoluk çocuğumuzun geçimini sadece bu işlerden sağlıyorsak o zaman tamam.
Ücretimizi Allah›a havale ettiğimizde zarar eder miyiz?
Elbette ki hayır. Çünkü hayırlı bir işe niyetlenip o işi yapamadığımızda bile bize sevap yazılır. O işi yaptığımızda on`dan başlayıp, yedi yüz ve hatta fazlasına kadar bize sevap yazılır.
Çünkü Allah(c.c.): “Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir.” (Bakara 261)buyuruyor.
Biz yaptığımız hangi işten, ticaretten veya harcadığımız emekten bir`e iki veya üç kazanabiliyoruz ki?
Bir`den on`a, on`dan yedi yüz`e kadar hatta daha fazla karşılık getirecek amellerimiz olmalı ki, hayır terazimiz dolsun.
Allah`ın bize verdiği her nimetin bir sadakası, bir infakı vardır. İllaki parayı sadaka olarak vereceğiz diye bir kaide yoktur. Çalıştığımız iş yeri, İslami hizmet veren bir yer ise, bir saat fazla karşılıksız mesai yapmamız da bir infaktır. Bir imam olarak öğrencilere ücret almadan vereceğimiz bir ders de bir infaktır. Aracımızla hayırlı bir işe yapacağımız bir sefer de bir infaktır. Parası olmayan maddi durumu düşük birinin davasına girmemiz de bir infaktır. Dahası ücret almadan Allah rızası doğrultusunda yapacağımız bütün iş ve ameller birer infaktır.
Öyleyse gelin Peygamberlerin dediği gibi “Ve ona (tebliğime) karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim sadece âlemlerin Rabbine aittir.” (Şuara 127) diyelim ve amelimizin karşılığını Allah`tan bekleyelim.