• DOLAR 34.582
  • EURO 36.232
  • ALTIN 2996.015
  • ...

İslam`a göre işçi ücreti; işin çeşidi, çalışma süresi, beldenin ekonomik şartları ve işçinin becerisi gibi nedenlerden dolayı net rakamlarla belirlenmemiştir. Ancak adalet terazisi içerisinde davranılarak herkese hak ettiğinin verilmesi şu ilahi fermanla vaaz edilmiştir:  “Artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların haklarını ve ücretlerini eksiltmeyin, halka haksızlık etmeyin!” (A`râf, 7/85) İslam ahlâkının çerçevesini belirleyen bütün dinî emirler işçi haklarına da aynıyla yansıtılmıştır. Allah tarafından kul hakkının hiçbir şekilde af edilmeyeceği de bilinmektedir.  Öyleyse bir işçinin alacağı ücret neye göre belirlenecektir?               

İslam`da çeşitli iş ve meslekler için genel ücret miktarları belirlenmemiştir.  Ancak, iş akdi belirlenirken işçinin alacağı ücretin tayin edilmesi gerekir.  Aksi halde iş anlaşması geçersiz olur. İşçi çalıştığı günler için emsal bir ücret almayı hak kazanır. Ücret, işçi ile işveren arasındaki pazarlığa göre belirlenir.  Ancak önceden bir pazarlık yapılmadıysa ecr-i misil (emsal ücret) verilir; yani, ücret, bilirkişiler tarafından o gün aynı işi yapan kimselerin aldığı ortalama ücrete ve örfe göre belirlenir. Aslında, böyle bir uygulama işçinin lehinedir. Ama işverenin de herhangi bir haksızlığa uğramasına müsaade edilmemelidir.

Ücret miktarı tespit edilirken, işçinin kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin barınma, yeme-içme, giyim-kuşam ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde olmasına dikkat edilmelidir. Bu hususlara vurguda bulunan Rasuli Ekrem Efendimiz, “Şayet, bir kimse bizim işçimiz olarak vazifelendirilirse, barınacak yeri yoksa kendisine bir ev edinsin; bekârsa evlensin; hizmetçiye ihtiyacı varsa o iş için birini tutsun. Eğer biniti yoksa bir binit edinsin. Kim bunlarla yetinmez de daha fazlasını isterse, o, ya emanete hıyanet edecek veya hırsızlığa düşebilecek birisidir.” buyurmuştur.

Bu hadis, ücretlerin, işçilere sağlaması gereken hayat seviyesine işaret etmektedir. Buna göre, bir işçi ücretinden yapacağı tasarruflarla makul süre içinde ev edinebilmeli; bekârsa evlenebilmeli ve arabası yok ise, bir araç satın alabilmelidir. Günümüzün bir kısım fıkıhçılarının yaklaşımına göre, ücretin tespitinde, işçinin, bu aracı rahat kullanabileceği mali imkânlara sahip olması da hedeflenmelidir. Aslında, işçinin ürettiği ekonomik değerlerin bedelleri içinde, bu sayılanları karşılayacak ölçüde emek bedeli vardır.

Beşinci Raşit Halife Ömer b. Abdülazîz  işçi kesimine şöyle seslenmiştir: “Herkesin barınacağı bir evi, hizmetçisi, düşmana karşı yararlanacağı bir atı ve ev için gerekli eşyası olmalıdır. Bu imkânlara sahip olmayan kimse borçlu (gârim) sayılır ve zekât fonundan desteklenir.”

Ayrıca, alış-verişlerde eşya fiyatlarını uzun süre sabit tutmak mümkün olmadığı için, emeğin değeri de dondurulamaz. Dolayısıyla, arz etmeye çalıştığım ölçüler içinde ve temel ihtiyaçlara göre, çeşitli meslekler için belirlenecek ücret, eşya fiyatlarında meydana gelebilecek artışlar oranında zaman zaman yeniden tespit edilmelidir. Temel ölçüler içinde adaletli ücret belirlendikten sonra, paranın değerinin düşmesi ve eşya fiyatlarının yükselmesi nispetinde ücretler de artırılmalıdır.

İşçiye akitle belirlenen ücret ve maaş dışında yeme, içme, giyim eşyası gibi sosyal yardımlar yapmak prensip olarak zorunlu değildir. Ancak bu gibi yardımlar iş akdinde yer alır veya örfleşmiş bulunursa, buna uymak gerekir.

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları