Sur`daki kardeşlerimize ensar olalım
Sur`da yaşanan olaylar nedeniyle orada yaşayan 28 bin kişilik nüfusun 27 bini göç etmek zorunda kaldı. Çoğu, olay mahallinden alelacele kaçtığından yanına bir şey alamadan çok zaruri ihtiyacı olan bir kaç parça eşyasıyla göç etmek zorunda kaldı.
Göç edenlerin çoğu, yakın mahallelerdeki akrabalarının yanına yerleşti. Zaten kalabalık olan aileler, göç ile beraber daha da kalabalıklaştı. Sekiz on kişilik aileler on dört on beş kişiye çıktı. Zaten yoksul olan Sur halkı ve çevre mahallelerde olanların çoğu, aynı zamanda işlerini de kaybettiler. Çünkü Sur`da 3 bin kadar esnaf var ve bunlar çatışma ve sokağa çıkma yasakları yüzünden işyerlerini açamıyorlar. Bu işyerlerinde çalışan yüzlerce işçi de işsiz kaldı. Bunlar, en azından evlerine bir parça ekmek götürebiliyorlardı. Mevsimin kış olması ayrı bir problem çünkü hem yakacak hem de kışlık elbise sorunu var. Ayrıca, kış mevsiminde iş bulmak diğer mevsimlere göre daha zor.
Sur halkı zorunlu bir göç yaşadı ve mağdur durumda. Gıda, yiyecek, yakacak, battaniye ve en önemlisi barınma gibi birçok ihtiyaçları var. Kendilerine uzanacak bir el bekliyorlar. Bu çerçevede kurulan Sur`a Ensar Olalım yardım kampanyası önemli bir girişimdir. Bu kampanyaya destek veren tüm sivil yardım kuruluşlarına ve bu kampanyaya destek veren her bir ferde tek tek teşekkür etmek gerekiyor.
Ne garip değil mi? Birileri yıkıyor. Birileri ise onarmaya çalışıyor. Birileri aç-susuz bırakıyor. Birileri aş, ekmek ve su oluyor. Birileri barınaksız bırakıyor. Birileri de barınak oluyor, bağrını açıyor, evini açıyor, yiyeceğini paylaşıyor. Sofrasını ekmeğini paylaşıyor.
Sizce hangisi doğru?
Ensar olmak; Ensar`ın yolundan gitmek, onları takip etmektir. Onlar Sabikun oldular. Bu yolun öncüleri oldular. Bu yolu takip edenler de onlar gibi sabikun olmaya çalışıyorlar. Ensar, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir kardeşlik örneği sergiledi. Mekke`den Medine`ye gelen kardeşleriyle bütün varlıklarını paylaştılar. En önemlisi de sevgilerini, kalplerini paylaştılar. Allah (cc) onları şöyle tarif ediyor:
“Ve onlardan önce (Medine`yi) yurt edinmiş olup kalplerinde iman yerleşmiş olanlar, kendilerine hicret eden kimseleri severler. Ve onlara verilenlerden dolayı, kendileri onlara muhtaç olsa bile, gönüllerinde bir hacet (kaygı, haset) bulunmaz. Ve onları kendi nefislerine tercih ederler (üstün tutarlar). Ve kim nefsini cimrilikten korursa, o takdirde işte onlar felâha (kurtuluşa) erenlerdir.” (Haşr: 9)
Elbet her zorluktan sonra bir ferahlık vardır ve bu zor günleri Sur`daki kardeşlerimiz de atlatacaktır. Dar ve sıkıntılı günlerden sonra müreffeh günler gelecektir. Ancak önemli olan bu darlık gününde, zor günde, kardeşin derdiyle hemhal olmak, sıkıntısını bir nebze de olsa hafifletmek, Peygamberimizin veciz ifadesi ile bir hurmanın yarısı ile bile olsa destek olmaktır.
Kürtçe`de meşhur bir tabir var:”Şam dura, ma mışar jî dura?” diye. Yardım için dünyanın öbür ucuna gidenler, bu gün kendi evlerinin önünde meydana gelen muhaceratı görmelidirler. Kardeşlerini yardımsız bırakmamalıdırlar.
Belki en büyük sorun barınma sorunudur. Ailelerin beraber kalması birçok manevi olumsuzluklara da sebep olacaktır. Çok kalabalık ortamlarda harem-selamlığı gerçekleştirmek ne kadar mümkündür? Bu konuda en büyük vebal hükümetindir. Hükümet Suriyeli kardeşlerimize açtığı kapıların daha büyüğünü Sur`daki kardeşlerimize açmalıdır. Barınma sorunlarıyla beraber diğer bütün sorunlarını ivedilikle halletmelidir.
Sur`daki kardeşlerimiz için sizi yardıma davet ediyor ve sizi de onları da Allah`a emanet ediyorum.