• DOLAR 34.376
  • EURO 36.842
  • ALTIN 2970.921
  • ...

Yeryüzünde Allah`ın emirleriyle şekillenen bir sosyal adalet sistemi oluşturmuştur. Zenginliği ve fakirliği bir imtihan sebebi kabul etmiştir. İşçilerin sömürülmesini önleyerek sınıfsız bir toplum anlayışı geliştirmiştir.

Müslümanlar arasında işverenler, içtimaî hayatta işçilerden daha aziz ve değerli değildir. İşçiler de işverenlere nazaran kıymetsiz ve değersiz değildir. Çünkü: İslam`da üstünlük takva iledir. İlim ve amel bakımından ilerde bulunan ve Allah`a karşı saygı hisleriyle dopdolu olan bir kimse daha üstün olabilir.

İslam`a göre, bir işçiye gücünü aşan bir iş yüklenemez. “Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz.” (Bakara 286) ayet-i kerimesi, müminlere bu ilahî ahlakı öğretmektedir.

Peygamber Efendimiz, bir hadis-i şerifte, Müslümanların işçilere nasıl bakması gerektiğini şu sözlerle ifade etmiştir: “İşçi kardeşleriniz sizin işlerinizi yapan kimselerdir. Allah onları ellerinizin altına verdi; dileseydi sizi onların eli altına sokabilirdi. Öyleyse, yanınızda işçi çalıştırıyorsanız, yediğinizden onlara da yedirin, giydiğinden giydirin. Onlara güçlerini aşan bir iş teklif etmeyin; eğer zor bir işi yapmalarını isterseniz, siz de onlara yardım edin!” (Müslim, İmân, 38, 40).

İnsanları ancak yapabilecekleri işlerden sorumlu tutan ve herkesin durumunu, konumunu gözeten İslam, bu prensibini çocuklar hakkında da öne çıkarmış ve onların çalıştırılamayacağı hükmünü koymuştur. Onların önce eğitimlerini tamamlamaları gerektiğini belirtmiş ve bu gayeye matuf bir iş olacaksa ona “evet” demiştir. Bu itibarla da, İslam`a göre, çocuklar ancak velilerin ve idarecilerin izniyle bir sanatı öğrenmek için çalıştırılabilirler. Bu hususta İslam`ın bir inceliğini daha görmek mümkündür; anne-baba ücret mukabilinde kendi evlâdını kendi işyerinde çalıştırabilir; fakat çocukların kendi anne-babalarını ücretle çalıştırmalarına izin yoktur; çünkü, İslam reşit ve imkan sahibi çocuklara anne-babalarına bakma mükellefiyeti yüklemiştir.

İşçinin sağlığı ile oynayan hiçbir iş kolu, İslam`da uygun görülmemiştir. Zira, bir insanın hayatı, Allah katında bütün insanların hayatı kadar değer ve kıymete sahiptir (Maide 32). Durum böyle olunca, yüzde yüz emniyet ve yüzde yüz sıhhat kazandırılmadıkça, İslam bir işçiyi yerin derinliklerine salıp oralarda çalıştırmaya razı olmaz. Zaten şuurlu hiçbir Müslüman işveren, böyle bir vebali göze alamaz. Haddizatında, böyle bir durumda bu mesele hiçbir zaman ferdin şahsî inisiyatifine de bırakılamaz. Bu gibi iş yerlerini denetim ve kontrol altında tutmak kurumların vazifesidir.

İşçiler, namaz ve oruç gibi farz ibadetleri yerine getirme hakkına sahiptirler. Fukahadan İbn-i Abidîn`e göre, işverenin, işin yoğun olması sebebiyle vakit namazlarında işçiyi camiye göndermeyip işyerinde ibadet etmesini istemeye hakkı vardır. Fakat cemaatle eda edilmesi gereken cuma ve bayram namazları bundan müstesnadır. Meselenin özü; işveren, vakit kaybı oluyor gibi bahanelerle işçisinin ibadetlerine mani olmamalı ve dinî görevlerini yapabilmesi hususunda ona imkân tanımalı; işçi de bu hoşgörüyü istismar etmeden hem kulluğunun hem de işçiliğinin hakkını vermelidir.

İslam fıkıhçıları, fertler çalışacak iş bulamazlarsa, devletin onlara iş bulmak ve geçimlerini sağlayabilecekleri imkânlar hazırlamak zorunda olduğunu belirtirler. Devlet, bir taraftan dilenmeyi, rüşveti, faizi ve kumarı yasaklayıp bunlara mani olmalı; diğer yandan da çalışmayı emrederek herkese uygun iş sahaları açmalıdır. Hastaların, yaşlıların, kimsesizlerin ve yoksulların geçimini garanti altına almak da devletin vazifeleri arasındadır.

Selam ve dua ile...