• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi olduğu halde neden bu üye ve vatandaşlar İslami anlayışa sahip kişiler olunca tavır değişiyor.
Batı ve özellikle ABD, demokrasiden dem vuruyor. Ama uygulamalar ve ortada olanlar bunu tamamen yalanlıyor. Teoride demokratik olmakla, pratikte demokratik olmak arasında çok fark vardır. Önemli olan teoride demokratik olmakla beraber pratikte de demokratik olmaktır.


Mısır`da Batı`nın çok büyük bir etkinliği olmasa da ABD`nin etkisi var. ABD otuz yıldır Mısır ordusuna yardım ediyor. Yapılan yardımlar, ekonomik değil askeridir. Bu, Mısır`da demokrasiyi gerçekleştirmek için değil, ABD`nin Asya ve Afrika`daki konumunu güçlendirecek askeri bir maşa oluşturmak içindir. ABD`nin demokrasiyi istediği falan yok. ABD kendi çıkarlarına hizmet eden bir yönetim istiyor. Velev ki bu %1`lik bir kesim olsa bile. Bu %1`lik kesime %99`luk kesimi kırdırır. Yüzlercesini şehit ettirir. Ama çıkarlarından vazgeçmez.

Mısır`da binlerce insan öldürülse, binlerce insan açlıktan ölse umurunda olmaz.
Müslüman halkın bu anlayışa sahip ABD ve daima insan haklarından dem vuran diğer Avrupa ülkelerinden medet ummayı bırakması gerekir. ABD`nin Irak, Afganistan, Suriye vb. ülkelere getirdiği, kan ve gözyaşıdır. ABD`nin Mısır`a da getireceği kan ve gözyaşından başka bir şey değildir. ABD kendi halkının midesi ve uçkurundan başka hiçbir şey düşünmez.
Mısır stratejik bir konuma sahiptir. Bu darbede ABD, israil, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Arap emirlikleri ortaktır. Mısır`daki İslami bir sistemi kendileri için tehlike görmektedirler. Bu nedenle bunlardan medet ummak denizde boğulurken yılanın boynuna sarılmaktır.


Mısır`da istenen demokratik bir rejim değil, ABD`nin çıkarlarına hizmet eden askeri bir vesayettir. Demokratik rejimlerde yönetimde olması gereken askeri vesayet değil, halkın oylarıyla seçilmiş sivil bir yönetimdir. Ama Mısır`da ABD`nin müttefiki olan halk değil askeri vesayettir.
Askeri vesayet, karşında muhalefet olarak duran gücün şiddetten uzak, mutedil bir hareket olmasının istemez. Tam aksine marjinal, eli kana bulanmış, bölük pörçük ve halk tarafından dışlanmış bir hareket ister. Silahlı bir hareket, askeri vesayetin elini kuvvetlendirir. Konumunu güçlendirir. Kendi meşruiyetini ise zayıflatır.


Mısır`da ekonominin %40`tan fazlası askeri vesayetin elindedir. Askeri vesayet için halkın güçsüz olması, ekonomik durumunun zayıf olması gerekir. Güçlü ve zengin bir halk, askeri vesayet için tehdittir. Halk daima işçi, diğer bir tabirle köle olarak varlığını devam ettirmelidir. Çünkü işveren kendileridir. Patron kendileridir. Bu halk, asla patronlukta onlara ortak olmamalıdır. Daima varlığını köle olarak sürdürmelidir.


Askeri vesayet ülkenin en gözde yerlerini elinde bulundurur. Çocukları en iyi okullarda okur. Devletin imkânları ile çok ucuz ve lüks bir hayat sürdürürler. Bu lüks ve konforlu hayatlarına kimse dokunmamalıdır.
Askeri vesayet, kargaşadan beslenir. Kargaşa yoksa kendisi oluşturur. Karşılarında örgüt, ya da çete yoksa kendileri örgüt ya da çete oluştururlar. Çünkü bu, onların varlığının devamının bir gereğidir.


İmam Humeyni (Rahmetullahi aleyh), “ABD en büyük şeytandır. Müslümanlar ABD`ye karşı uyanık olmalıdır” ikazını yapmıştı. ABD ve güdümündeki askeri vesayet, şeytandan başka bir şey değildir. Şeytan ne zaman Müslümanlarla dost oldu ki şimdi olsun. Bu yüzden “yalnız senden yardım dileriz” akdi gereğince tüm Müslümanlar bilhassa Mısır`ın Müslüman halkı, yalnız ve yalnız Allah`tan medet ummalıdır.


Müminlerin yegâne dostu ve yardımcısı Allah`tır. Demokrasi palavralarıyla halkı kandıran ABD ve yandaşları asla Müslümanların dostu ve yardımcısı olamaz.
Askeri vesayete karşı yapılan mücadelede şehit olan kardeşlerimin şahadetlerinin kabul edilmesi, Sisi ve askeri vesayetinin onların kanlarında boğulmasını Cenab-ı Hakk`tan niyaz ederim.
 

Yazarın Diğer Yazıları