IMFye olan borcun sıfırlanması ve Reyhanlıdaki patlamalar
Türkiye 15 Mayıs günü itibariyle korku unsuru IMF`ye borcunu sıfırladı. Hani çoğu borçlunun borcunu ödeyemeyince, “birisinden alıp diğerine verme” şeklinde olan meşhur ödemesi gibi Türkiye de dünyadan alıp IMF`ye verdi. Bu şekilde IMF`nin borcu sıfırlanırken dünyaya olan dış borç katlandı.
2001 krizi ertesinde IMF`ye olan borç 22 milyar dolara yükselmişti. Aynı dönemde dünyaya olan borç ise 130 milyar dolardı. Bugün ise IMF`ye olan borç “0” dolar, dünyaya olan borç ise 337 milyar dolardır.
IMF ile son stand-by anlaşmasının Mayıs 2008`de sona ermesinin ardından girilen yeni dönem, kamuoyunda oluşan algının aksine “Türkiye`nin artık borçsuz bir ülke” olduğu anlamına gelmiyor. Kimilerince 14 Mayıs “tarihi gün” ilan edildi. Sanki tüm borcumuz sıfırlanmış gibi bir algı oluşturuldu.
IMF`ye 2002 yılında 22 milyar dolar olan borç sıfırlanırken aynı tarihte devletin IMF dışındakilerle birlikte 64.5 milyar dolar olan toplam dış borcu, 2012 sonu itibariyle 103.1 milyar dolara ulaşmış durumda. Merkez Bankası`nın 7.7 milyar ve özel sektörün 226 milyar dolarlık borcuyla birlikte Türkiye`nin toplam dış borcu ise, aynı dönemde 129.6 milyar dolardan 336.9 milyar dolara çıktı.
2002-2012 döneminde Merkez Bankası`nın dış borcu, 22 milyar dolardan 7.7 milyar dolara gerilerken, kamunun dış borcu yüzde 59,8 oranında net 38.6 milyar dolar arttı. Özel sektörün dış borcu ise yüzde 425 oranında 183 milyar dolarlık rekor bir artış kaydetti. Böyle olsa da sıkıntı ve bunalımdan başka bir şey vaat etmeyen ve bir Amerikan kuruluşu olan IMF`den kurtulmuş olmak sevindiricidir.
Ancak sevindirici olmayan ve tam aksine haddinden fazla herkesi üzen Reyhanlı`da yaşanan patlamalardır. Reyhanlı`da eş zamanlı, bomba yüklü iki aracın patlatılması sonucu 52 kişi öldü. Yüzden fazla kişi yaralandı. Bu olayın hemen arkasından olayın Suriye Milli İstihbaratı El-Muhaberat ile bağlantısı olan Türkiye kökenli birileri tarafından işlendiği ortaya çıkarıldı.
Meydana gelen birçok olayda yıllarca faillere ulaşılamazken bu olayın hemen ertesinde faillerin ortaya çıkarılması dikkat çekicidir. Bu olayın El Muhaberat ve Esad tarafından işlendiği şüphelidir. Çünkü zaten zor durumda olan Esad, neden Türkiye`ye bu kadar açıkça bir meydan okusun ki? Failleri bu kadar kısa zamanda ortaya çıkarılacak kadar acemice bir eyleme girişmek ne kadar akıllıcadır? Alenen eylem yapmak, alenen meydan okumanın da ifadesidir. Kendi içindeki muhalefet ile baş edemeyen Esad`ın Türkiye`ye böyle alenen saldırıda bulunacağı doğrusu pek inandırıcı gelmiyor. Olayın Esad` ın El Muhabaratı tarafından işlendiği süsü verilmeye çalışılarak yapıldığı akla daha yatkın geliyor. Bu olayına arkasında Türkiye`yi Suriye savaşının içine çekmek isteyen israil ve israil`le bağlantılı çalışan birileri var. Bu şekilde Türkiye, Suriye`nin bunalımlı havası içine çekilerek israil`in kesinlikle istemediği AKP hükümeti düşürülecek. Diğer taraftan zaten istenmeyen Esed de vurulmuş olacak.
Son günlerde israil`in Suriye`nin stratejik bazı noktalarını vurduğu biliniyor. Ayrıca israil`in Erdoğan hükümeti iktidarda durduğu müddetçe Kıbrıs Rum kesimine doğalgaz boru hattını Türkiye üzerinden çekemeyeceğini belirttiği de biliniyor. Bu yüzden bu olayın arkasında, Türkiye`yi savaşın içine çekmek isteyenlerin olduğu şüpheleri kuvvetleniyor. Bu savaşta Suriye`de kim kazandı ki? Şu ana kadar yüz binlerce can ve her yanıyla harabeye dönüşmüş bir devlet… Suriye`de olduğu gibi Türkiye`de de savaş, kargaşa, bunalım, kan ve talan isteyen birileri var.
Her birkaç yıllık istikrar yılından sonra provokatif kimi olaylarla halk kışkırtılmış. Yönetimdeki hükümetler zor duruma sokulmuş. Halkın ne kadar kazandığı, ya da ne kadar kaybettiği hiç umurlarında olmamış. Oluşturulan bunalım yıllarında ekonomi dibe vurmuş, enflasyon üçlü rakamlarda seyretmiştir. Bu nedenle Türkiye, asla provokasyona gelmemeli ve Suriye`de yaşanan savaşa müdahil olmamalıdır.
Selam ve dua ile Allah`a emanet olun.