• DOLAR 34.244
  • EURO 36.955
  • ALTIN 2933.788
  • ...

Kimi insan en basit bir şeyde darılır. Darıldığı kişi veya kişilerle arasında ne ticari bir bağı ne de irsî bir bağı var. Bazen niçin darıldığı ve neye darıldığı da bilinmez. Ne zaman ve hangi meseleye karşı bir tepki olarak darılacağı da belli olmaz. Hani, çocuklar kendi aralarında oynarken, oyunda çok güzel giderken, bir anda çocuk oyunculardan biri ben oynamıyorum der ve oyun malzemelerini dağıtarak oyundan çekilir ya! İşte bu da öyledir.

Dargınlık ve küskünlük dinimizce hoş görülmeyen bir şeydir. Mümin müminin kardeşidir ve onu sevmekle mükelleftir. Basit şeylerde dargınlık göstermek doğru olmadığı gibi büyük meselelerde de dargınlık göstermek doğru olmaz. Hele hele kimi kesim insanın dargınlık göstermeye hiçbir şeyle hakları yoktur.

Camide imamlık yapan birinin cami cemaatiyle küsmesi, bir öğretmenin sınıftaki öğrencileri ile ve bir müdürün sorumluluğu altındaki personelleri ile dargın olması ve küs olması düşünülemez. Böyle bir durum olduğunda yapılması gereken bir yolla küskün ve dargın olanın gönlünü almaktır. Bu, bir selam, bir gülümseme, güzel bir söz veya küçük bir hediye ile olabilir. Önemli olan nefsi bastırıp yenmek ve tevazu yolunu seçmektir. Bunu hac görevlilerine verilen bir seminerde eğitim veren bir eğitimciden örnek getirerek izah edeyim:

Hac görevlilerine verilen bir eğitim seminerinde eğitim için getirilen emekli bir öğretmen seminer salonunun sahne kısmına iki imam çıkardı. Birine hac görevlisi diğerine hacı rolünü verdi. Sonra ellerine birer ip verdi ve bu iplerin ucunu sıkı olmayacak şekilde bağladı. Sonra her ikisine de ipi çekin dedi. Her iki taraf ipi çekince ipler sıkı bağlanmadığından bağlandıkları yerden koptular. Eğitimci görevli imama: “Ne yapacağız?” diye sordu. “Hacıyı bırakıp gidebilir miyiz? Onu o kutsal topraklarda kendi başına terk edebilir miyiz?” dedi. Görevli: “Hayır” dedi. Eğitimci: “Öyleyse yapacağımız şey nedir?” diye tekrar etti. Görevli: “İpleri tekrar bağlamanın bir yolunu bulacağız” diye cevap verdi.

Eğitimci, ipleri sıkı sıkıya kopmayacak şekilde tekrar bağladı. Hac görevlisi yaptığı imam ve hacı rolüne giren imama: “İpleri çekin” dedi. İpleri çekmeye başlayınca, eğitimci: “Daha çok çekin” dedi. Hacı rolündeki imam çekiyor, görevli rolündeki hacı da ipi çekince ip iyice gerildi ve her iki tarafında ellerini incitmeye başladı. Sıkı sıkıya bağlandığından ipler de kopmadı. Eğitimci görevli rolündeki imama: “Ne yapmak gerekir?” diye sordu. İmam: “İpi mecbur gevşeteceğiz” diye cevap verdi.

Meydana gelen gerginlik ve kırgınlıklarda durumu bu kadar mükemmel anlatacak bir izahat yöntemi olamazdı. Hayat akışı içerisinde imam ile cami cemaati, öğretmen ile öğrencileri, bir idareci ve personeli arasında ve hayatın saymadığımız diğer alanlarında idareci ve idare edilenler arasında bazen ipler gerilebilir, kırgınlık ve dargınlık olabilir. Yönetici, idareci ve görevli konumundaki kişinin yapması gereken bu gerginlik, kırgınlık ve küskünlükleri sürdürmek değil, ortamı yumuşatacak, arayı düzeltecek ve sıkıntıları giderecek bir yol izlemektir. Bu konuda üçüncü kişilerin araya girmeyeceği bir yol izlemektir.

Dargınlık ve küskünlüğün giderilemediği durumlarda elbette ki üçüncü kişilere görev düşer. Onlar araya girip tarafların arasını bulur, düzeltir. Bu da insani ve İslami bir görevdir.

Allah (c.c.): “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki, size rahmet edilsin” buyuruyor. (Hucurat 9-10)