• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Usûl ve üslûp bilmek, yerli yerinde konuşmak, işi kural ve kaidesine göre yapmak, ölçü ve adabı bilmektir. Bir şeyi aslına uygun, doğru ve layık olduğu şekilde yerine getirmektir.

Usûl ve üslûbu bilen, muhatabın düzeyine, durum ve şartlarına göre konuşur. Sesini nerede yükselteceğini, nerede kısacağını, hangi sözü nerede ve nasıl söyleyeceğini bilir. Ses tonunu ortam ve muhatabın durumuna göre ayarlar. Sözü jest ve mimiklerle destekler.  

Usûl ve üslûbu bilen, “söz doğru olabilir ama her doğru söz her yerde söylenmez” tabiri gereğince her sözü her yerde söylemez. Neyi nerede söyleyeceğini bilir, muhatabın durumuna ve seviyesine göre konuşur. Yersiz, gereksiz ve fazla konuşmaz.

Usûl ve üslûbu bilen, sorulan soruya, kısa, öz, veciz ve doğru cevap verir. Sözü dolandırarak, evirip çevirerek cevaplamaz.

Usûl ve üslûbu bilen, karşısındaki ile nasıl konuşacağını bilir. Muhatabına değer verir. Sen yerine siz ile hitap eder. Nazik, kibar ve yumuşak bir dil kullanır. Muhatabı konuşurken sözünü kesmez, muhatabının gözünün içine bakar, jest ve mimikleriyle onu destekler ve başka işlerle uğraşmaz. Bir şey isterken emir ve buyruk vererek konuşmaz.  

Usûl ve üslûbu bilmeyen, kelimeleri asıl manasından çıkarır. Doğru bir şey kast etse de yanlış anlaşılır. Kötü ve yersiz konuşur. Bu sebeple toplum nezdinde “münasebetsiz, usûlsüz ve üsturupsuz konuşuyor” diye yerilir. “Üslûbu kötüdür, hikmetsiz davranıyor”, “kaş yaparken göz çıkarıyor” şeklinde ayıplanır. 

Usûl ve üslûbu bilen, hikmetle, düşünerek ve bir ilme göre konuşur. Şahsiyet ve kişiliğini bilir. Şahsiyet ve kişiliğine zarar vermeden konuşur.

Ûsul ve üslûbu bilmeyen, kendini bilmez ve tanımaz, kişiliğini ve şahsiyetini düşünmez. Sözün nereye varacağına, kime dokunacağına, kimi yaralayacağına, kimin kalbini kıracağına, kimin bozulmasına sebep olacağına bakmadan konuşur.

Üsul ve uslubu bilen, kişinin bir duruşu, bir karakteri, bir ciddiyet ve olgunluğu vardır. Sözü kıvırarak, cıvıtarak söylemez. Zaman ve mekâna göre renk değiştirmez. Durduğu yeri, duracağı yeri bilir.  Esen rüzgâra göre yön değiştirmez. Dili sürçebilir ama doğru konuşur. Sözüne yalan ve yanlış karıştırmaz, karşısındakini kelime oyunları ile kandırmaz.

Üsul ve uslubu bilen, yoz ve kof davranışlara tevessül etmez. Asil davranır. Hafifmeşrep tavırlara meyletmez. Çok konuşup boş konuşmaz; az konuşup öz konuşur. Haddini bilir, aşırıya kaçmaz. Alay etmez, tahkir etmez ve edebini muhafaza eder. Bir şeye itirazı varsa bunu bağırıp çağırarak yapmaz.  Tatlı sözün yani güzel üslûbun “yılanı dahi deliğinden dahi çıkaracağını” bilir.

Üsul ve uslubu bilenin maksadı, yıkmak değil, yapmaktır. Yanlışa yanlış, doğruya doğru derken insaf, vicdan ve merhamet duygularını bir tarafa bırakmaz. Dostlarından bir vefasızlık örneği görse bile onları kırmaz, onlara sırtını dönmez ve onlardan darılmaz.

 

Yeryüzünün en doğru yol bilenleri ve en sebatkâr yürüyenleri şüphesiz ki usûl ve üslûbun zirvesinde yaşayan peygamberlerdir. Kendilerine bir usûl ve üslûp edinmek isteyenler her konuda olduğu gibi bu konuda da vahiyle konuşan ve vahyi yaşayan peygamberleri örnek almalıdır. Öncelikli olarak bir kimlik ve kişilik inşasına başlamalı, usûl ve üslûbunu vahye göre yeniden şekillendirmelidir. En güzel ûsul ve üslûbu yeniden kuşanmalıdır. Tez elden ahlâkın yanına nezaket ve zarafeti, maneviyatın yanına samimiyet ve sadakati, fikrin yanına zikri ve şükrü, ilmin yanına en güzel usûl ve üslûbu ikame etmelidir.

Allah, bizi en güzel ûsul ve üslûba sahip olanlardan eylesin. Âmin.