• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bu günlerde ABD`nin “uluslararası hukukta yargılanması” gündeme düştü. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan`ın, ABD`nin terör örgütüne yardım-yataklık etmesinin uluslararası hukukta suç teşkil ettiğini belirtip bu konuda tüm adımların atılacağını söylemesi dikkat çekiciydi. Zira ilk defa üst perdeden böyle bir söylem ABD hakkında dile getiriliyordu.

ABD`yi temsil eden Trump`ın teröre yardım ve yataklıktan uluslararası hukuka göre suç işlediğini, bu yüzden Lahey Adalet Divanı`nda yargılanmaları gerektiğinin belirtilmesinin bazı nedenleri vardır. Bu söylemlerin bu zamanda gündeme gelmesinin temel noktası; ABD`nin en üst düzeyde seslendirerek PYD ve YPG`yi bir partner olarak görüp binlerce tır silah gönderdiklerini resmen açıklamasıdır. Aynı şekilde CIA`nın internet sayfasında, PYD`nin PKK`nın Suriye`deki uzantısı olduğunun belirtilmesi de bu kapsamdadır. ABD`nin yargılanması söylemi bu denklem üzerinden kamuoyunda konuşuluyorsa da aslında ABD`nin tüm geçmişi “uluslararası hukuksuzluklarla” doludur. Fakat birileri artık “kral çıplaktır” diyor. Kral çıplaktır sözü diğer devletlerce de dillendirilirse farklı bir boyut kazanabilir. Özellikle ABD`yi “yenilgisiz” gören devletler açısından bu söylem çok daha önemlidir.

Önümüzdeki günlerde Tillerson tarafından Türkiye`ye gerçekleştirilecek ziyarette; Erdoğan`ın bu söylemleri ele alınacak. Fakat bu söylemlere sebebiyet veren   Afrin, Münbiç ve 30 kilometre derinliğindeki güvenli bölge hattı teklifinin olacağına şimdiden kesin gözüyle bakılabilir. Daha önce de bu teklifle gelmişlerdi. Ama Türkiye yoğurdu üfleyerek yediği için mesafeli yaklaşmayı tercih etmişti. Şimdi de Afrin`de iş giderek kritikleşince ve Münbiç de sıraya girince ABD yeni bir “ali-cengiz oyunu ” çizgisinde Türkiye`yi durdurmanın peşine düştü.

Yeni pazarlık masasında görünen o ki Afrin kenti ve Münbiç`e girmeme karşılığında 30 kilometrelik güvenlik hattını yeniden önerecekler. Hem de YPG`nin silahsızlandırılması konusunda söz verecekler. Ama verilen bu sözün daha evvelki ilişki deneyimleri çerçevesinde Türkiye`de pek karşılığı yok gibi. Bu yüzden Türkiye`nin daha somut adım bekleyeceği ve güvenmeyeceği açıktır…  

Bütün bunlar yaşanırken ABD`nin “uluslararası hukukta yargılanması” söylemi birçok devletin dikkatini çekmiştir. ABD`nin yapmış olduğu binlerce hukuksuzluğu kimse dillendirmeye cesaret etmemiştir. Bugün ise dillendiriliyor. Bu söylemin dikkat çeken boyutuna rağmen bunu söylemek veya gündeme taşımak yeterli midir? Ya da bir şeyin farkında olmak kâfi midir? ABD`nin yapmış olduğu uluslararası hukuk ihlallerini bilmek, söylemek, gündeme getirmek elbette önemli, ama yetersizdir. Bunun yanında güç lazımdır. Lahey divanını harekete geçirecek gücün olması lazım. Bu gücü sahaya yansıtacak kararlılık da lazım.

Bana sorarsanız bu kararlılığın en somut adımı; ABD`nin başta “İncirlik Üssü” olmak üzere Türkiye`deki 15 üssünün kapatılmasından başlamaktır. Türkiye biraz daha cesaret göstererek ABD`nin Türkiye`deki üslerini kapatmalıdır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrin`e yapılan “Zeytindalı Harekâtı”ında kararlı gözüküyor. Bu harekâtın ABD`nin kontrolü altındaki Münbiç`le devam edeceğini açıklamıştır. ABD`ye karşı uluslararası hukuktan önce kendi hukukun geçtiği Türkiye`deki bazı kararları harekete geçirmek gerekir. Bunun ilk adımı da ABD`nin üslerini kapatmak olmalıdır. Kendi devletinde “terör devletinin” üslerini  “teröre destek suçu” gerekçesiyle kapatmadan başlamalıdır.