Afrin Harekâtını belirleyecek olan
Türkiye`nin gündemi Afrin operasyonuyla devam ediyor. Görünen tabloda bu gündem daha çok sürecek gibi. Öncelikle bu savaşın adını koymak gerekir. Kimin savaşı? Herkes kendine göre bir savaş ismini koymuş bile... Kimilerinin algı operasyonlarıyla hafızalara kazımak istedikleri gibi bu savaş Türk-Kürt savaşı değildir. Bu savaşın gerçek ismi Türkiye-ABD savaşı olarak görülebilir. Zira iki devletin karşılıklı açıklamaları ve ABD`nin “bizans oyunlarını” anımsatan hamleler yapması bunu gösteriyor. Diğer devletlerden gelen açıklamalar ise bunların gölgesinde kalıyor. Fakat dikkatimi çeken; sanki ABD bu savaşta taraf değilmiş gibi bir hakem pozisyonda açıklamalar yapıyor. Özellikle “Afrin operasyon bölgemiz değildir” açıklamaları dikkat çekiciydi...
Şimdilik bu operasyonun sonuçları için net bir şeyler söylemek hem erken hem de zor. Ancak ABD`nin karizması çiziliyor gibi. Eğer bu harekât Türkiye lehine biterse, devletler nezdinde Türkiye süper güç olarak kabul edilir. ABD buna yer vermemek ve karizmasını kaybetmemek adına yoğun bir diplomatik hareketlilik peşindedir. Bunları yaparken de üst perdeden takılıyor. Şimdiye kadar hiçbir devlet onun icazeti olmadan başka devlete girmemiştir. Hele hele direk olarak desteklediği bir yapıya saldırması ise onun kırmızıçizgisidir. Bu kırmızıçizgisini ihlal eden Türkiye`ye karşı nasıl bir tavır takınacak hep beraber göreceğiz.
Aslında büyük fotoğrafa bakıldığında; ABD`nin hesabı 2019 seçimlerine kadar bekleyip PYD üzerinden bir güç hazırlığıydı. Eğer 2019 seçimlerinde Tayyip Erdoğan`ı devirip kendi istediklerini elde etselerdi; işi kökten hal etmenin rahatlığıyla hem Türkiye`de hem de Ortadoğu`da istedikleri gibi at koşturacaklardı. Fakat seçim tablosu değişmeseydi, bugünkü savaş tablosunu tekrar görecektik. Bu hesapları yaparken beklemedikleri Türkiye`nin “zeytin dalı harekâtı” başladı. Bu harekât 15 Temmuz darbe girişimi gibi hesaplamalarından önce başlamasına sebep oldu... Şimdi ABD diplomatik girişimlerle “güvenli bölge” adıyla Türkiye`yi oyalamak istiyor. Sanki Türkiye yıllardır bunu söylemiyormuş, istemiyormuş gibi operasyondan sonra gündeme getiriyor. Defalarca Türkiye`yi kandırdıkları gibi yine kandırabilir miyiz? hesapları peşindeler. ABD`den gelen “güvenli bölge” önerisine; Türkiye, YPG ve FETÖ üzerinden yaşanan güven bunalımını göstererek “size güvenmiyoruz” mesajını verdi.
Bu güvensizlik ortamında savaşın seyrini belirleyecek ve ABD`nin hamlelerini kısıtlayacak ana unsur; Türkiye, İran ve Rusya ayağıdır. Bu blok, ABD`nin Suriye`deki varlığından ve oluşumundan rahatsızdırlar. Çünkü ABD, üçünün de ortak çıkarlarını hiçe sayıyor ve sadece kendi hesapları doğrultusunda adım atmak istiyor. Bu da üç devleti rahatsız ediyor. Bu devletler sağlam bir ittifak oluştururlarsa, ABD`nin Suriye`de varlığını devam ettirmesi imkânsızlaşır. Burada belirleyici olacak olan, üç devletin ABD`ye karşı aynı blokta gözükmesinin yanında kendi aralarındaki muhtemel rekabet tehlikesidir.
Aslında ortada birbirinden tehlikeli iki seçenek mevcuttur. Üç devletin rekabeti Amerika`yı, ittifakı ise Esad`ı güçlendirecektir. O yüzden de atılacak adımlarda Suriye halkının mağduriyetinin giderilmesi öncelikli olarak düşünülmelidir.