• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Son zamanlarda bürokraside garip bir değişime şahitlik ediyoruz. Devlet erkânına yakın durmak isteyenlerde rüzgârın estiği yöne göre yön belirleme furyası yaşanıyor. Bu kesimin çoğu daha düne kadar Fetullah Gülen ve Cuntasına sevgi, sadakat ve hayranlıklarını deklare ederek yer tutan kimi isim ve çevreler şimdi aynı rolü “Ulusalcılar” ve “milliyetçilere” yönelik olarak üretmekte ve büyütmektedirler. Bunun üzerinden yeni bir milli mücadele destanı yazılacağına dair çok sayıda analiz kamuoyuna arz edilmektedir hayret verici bir biçimde. Adeta ülke geleceğini garanti altına alacak milli ve yerli siyasetin, milliyetçi ve ulusalcı karakterin “Atatürkçülük” ortak paydasından başka bir ilke üzerinde kurulamayacağına dair bir ittifak yapılmış. AK Parti hükümetine karşı net bir tavır takınmadan ziyade Atatürk isminin arkasına saklanarak bir hedef tutunmuşlar. Çoğu zaman bu sihirli sözcüğün arka plandaki art niyetini okuyamayan hükümet de isteyerek veya istemeyerek aynı çizgide gözüküyor maalesef.

Bu tehlikenin varlığından söz edenler ise duyulmuyor veya duyulmak istenmiyor. Nasılsa bu sihirli sözcükle 2019 seçimlerinin hesapları herkesi köreltmiş bulunuyor. Bu körelmeyle tavsiye ve eleştirilere kulak asılmıyor hatta tahammül bile edilmiyor. Bu kesimin siyasal ve toplumsal gerçeklikle çatışan sentetik geçmiş formüllerin iflasını görmek istemiyorlar. Bu ferasetsizlik bazen öyle bir hal alıyor ki sürükleyici tuzaklarla örülü tecrübelerini tekrarlayarak ancak duvara tosladıklarında uyarıları sonradan fark ediyorlar. Şimdilik yeni bir tuzağın eşiğinde de Kemalist kadrolarla safları sıklaştırarak zafer elde edileceğine dair saçma hayaller peşindeler.

Örneğin; teşkilatlar ve belediyelerle alakalı değişimin temel sorunlarından biri de meğer Atatürk üzerinden toplumda “pozitif etki” oluşturacak mesaj, sembol ve icraatların sergilenememiş olmasına bağlayan sözleri işitiyoruz hayretle. Kendini kabul ettirmek adına; Cumhuriyet`in kuruluşu,  ülke ve toplumu ipotek altında tutmuş Kemalist kadrolara karşı verilen mücadeleyi tümden gündemden çıkarmak gerekiyormuş. Nasıl olsa seçimler yaklaşmış ürkütmemek gerekir! Susun, konuşmayın, eleştirmeyin… “Atatürkçülüğü ve Kemalist Cumhuriyeti sorgusuz sualsiz sevin veya ürkütmeyin” tezini kendi kadrolarına tavsiye noktasına gelmiş. Böyle bir düşünce ve yol ise başlangıcın sonu olarak kabul edilebilir.

Sonuç olarak; eski ve yeni ulusalcılar olarak nitelendirilen Ergenekon kahramanları! Geniş bir yelpazeden Atatürkçülük ilhamı veren bu yeni kuşatıcı politika ile içe dönük olarak bir o kadar da keskin tasfiyeci bir siyaseti öngörüyor. Sadece toplumsal alanda etkili olan dindar kesimleri değil bizzat AK Parti içinde yer almış kurucu isimleri dahi gaflet, dalalet ve hıyanetle suçlayarak diskalifiye etmeyi hedefleyen bir teori ve koordinasyon merkezi yapıyor bu işleri. AK Parti`ye ve topluma Atatürkçülük ve Kemalist Cumhuriyeti aşılama ihalesini üstlenen malum şebeke bakalım nasıl bir başarı ve zafere imza atacak! AK Parti ise kendi sonunu hazırlayan bu tuzağı görebilecek mi? ya da bu oluşuma karşı tavrı ne olacak? Hep beraber göreceğiz.