Başbakanın Diyarbakır ziyareti ve bölge gerçekleri
Başbakan Binali Yıldırım`ın Diyarbakır`a ilk ziyaretinde bölgeye yönelik paketin açılması dikkat çekiciydi. Bu paket, kulağa hoş gelmekle birlikte bölge halkında karşılığı ne kadardır? Ya da ne kadar rahatlatıcıdır? Zira konuşulan ciddi rakamlar ortadaydı. Doğu ve Güneydoğu`da 23 ili kapsayan “yatırım destek paketi” sahada ne zaman ve ne kadar görünecek? Bu pakette; 23 ili kapsayan devlet yatırımlarının tamamı 62 milyar lira olarak açıklanırken, özel sektörle birlikte 4 yılda 140 milyarlık yatırım yapılacak, 800 bin kişiye istihdam sağlanacak, binlerce konut gibi birçok yatırım sözü…
Daha önce de buna benzer vaatleri duymuştuk. Bu vaatlerin ne kadar yerine getirildiği ise ayrı bir tartışma konusudur. Özellikle 6-8 Ekim olaylarında iş yerleri yağmalanan/yakılan esnafın hayal kırıklığını unutmamak gerekir. Bundan çok daha fazla olan şehir yıkımlarının telafisi çok daha önem gerektiriyor. Hükümetin bu konuda çok daha duyarlı olması gerektiği ve bu mağduriyetlerin yerelde; müfettişler gözetiminde hassasiyetle giderilmesi, elbette önemlidir. Bu mağduriyetler giderildikten sonra yatırımların önem kazanabileceği gerçekliği ortaya çıkar. Yoksa bu mağduriyetler giderilmeden “ihale cambazlarıyla” bölgede konut ve fabrika girişimleri, bölgenin yarasına ne kadar derman olabilir?
Bütün bu vaatlere rağmen bölge halkının istediği gerçekten bu mudur? sorusunu sormak lazım. Bölge halkının sorunu sadece ekonomik yatırımlar mı? İrdelemek lazım… Evet, halkın mağduriyetlerinin giderilmesi önemli bir adım olarak görülebilir. Ancak inanın bugün itibariyle halkın düşündüğü bu ekonomik paketler değildir. Onların dünyasını kaplayan sadece bu sorunlar değildir. Bir bölge çocuğu olarak gördüğümüz ve yaşadığımız; halkın aradığı ve önemsediği alan farklıdır. Sur`da, Cizre`de, Nusaybin`de, Silopi`de ve birçok yerde terör mağduriyetini iliklerine kadar yaşayan halkla görüştüğümüzde farklı isteklerinin olduğuna şahit olduk. Kendi evlerinden uzaklaşan ve göç etmek zorunda kalan bu bölge insanının şu an “ekonomik paketlerden” öncelikli arzuları vardır. Hatta kendi memleketine dönüp evinin yerle bir edildiğini gören şahıslarla bizzat görüştüğümüzde, talepleri evlerinden ziyade farklı arzulardı… Evet, bölge halkının istediği en büyük öncelik huzur, güven ve istikrardır. Kendileriyle görüştüğümüz bu ailelerin “mal gelir gider, istediğimiz istikrar ve huzurdur” söylemi, bölge halkının bu terör olaylarından sarsılmışlığını gösteriyor.
Bölgenin kalkınması ve rayına oturması için bölge halkının terörün kucağından kurtarılması gerekir. Onların güvenebileceği limanların olması gerekir. Terör olayları olduğu müddetçe bölgeye hangi yatırımlar yapılsa dahi, halkı rahatlatmayacaktır. Zaten huzur ve istikrarı olan bir yerin yatırımcısı çok olduğu gibi, ekonomik kalkınması da daha kolaydır. Bunun içindir ki, hükümetin öncelikli hedefi bölgeyi iyi okuması ve terörü minimize edecek adımları atması gerekir. Bunların başında bölgeyi bir ahtapot gibi sarmaya çalışan PKK`nın hareket alanını iyi okuması gerekir. Mesela birçok kurumda tasfiye edilen FETÖ gibi, PKK`nin de bulunduğu kurumlardan tasfiyesi şarttır. Yine Başbakanın gündeme getirdiği “eğitim kurumlarındaki 14 bin PKK` ye yakın öğretmenin uzaklaştırma talimatı” bu adımlardan biri olarak görülebilir. Buna benzer farklı alanlarda stratejik adımlar kurumların sağlıklı işlemesine ve tahakkümlerini minimize etmeye destek olabilir.
Sonuç olarak bölge halkının derdi sadece “ekonomik paketler” değildir. Bu tür projeler dikkat çekmekle birlikte, bölge halkını heyecanlandırmıyor. Onları en çok heyecanlandıran ana öğe, istikrar ve huzurdur. Bunu yakalamak içinde hangi yolu seçeceğini bilmiyor. Yıllarca devletten çeken bir halk olarak devlete güvenmezken; kucağına itildiği PKK`nin onlara yaşattığından bıkmış ve yeni bir arayış içinde gözüküyorlar. Bu iki tarafın arasından sıyrılmak istiyorlar ve güvenebilecekleri yeni bir oluşumun peşindeler. Bu oluşumu oluşturabilecek tek yapı ise “İslami kesimler” gözüküyor. Bu İslami kesimler arasında da temsil noktasında göze çarpan HÜDA PAR`ın duruşu, politikası ve söylemleri halkın fazlasıyla dikkatini çekmişe benziyor. Paketlerden ziyade onları gerçekten sahiplenecek ve güvenecek ışığın doğuşu onları fazlasıyla heyecanlandırıyor.