Çözüm sürecinde bitmeyen istekler
Çözüm sürecinde “Nevruz mesajı” tılsımını! ortaya atanlar ve büyük bir beklenti yorumları yapan malum medya, her zamanki gibi yine tosladı. Nevruz`u bir final olarak göstermeye çalışanlar şimdi de açıklanan o metnin şerhini yapmakla kendi ayıplarını örtbas etmek istiyorlar. Oysa; Öcalan, ilk mesajını 2013 Nevruz`unda vermişti. Bu ilk açıklamayla halk heyecanlanmış ve bir umut manifestosu olarak algılayıp sahiplenmişti. Bu mesajda ise çok sönük ve somut olmayan bir metin gelmişti. Herkes somut öneriler içeren bir metin beklerken, Dolmabahçe sarayında verilen mesajdan farkı olmadığı görüldü. Verilen mesajda kongrede silahı bırakmanın 10 maddelik metnin şartlarına bağlanması; sürecin bu aşamadan sonra daha girift ve karmaşık bir hal alacağını ortaya koydu. Malum olduğu üzere, Dolmabahçe sarayı açıklamasından sonra tevilde uzman! Cemil Bayık: “ bu kongrenin oluşabilmesi için Öcalan`ın kongreye gelip başkanlık etmesi” şartını ortaya atmıştı. Oysa Öcalan`ın kendisine verdiği talimat, kongreye gelip başkanlık etme değil, silahların bırakılması için yapılan bir çağrıydı. Hal bu iken Nevruz`daki metnin ne kadar ağırlığı olabilir ki? Öcalan eğer hayatta olmasaydı kim bilir daha hangi yorum ve tevillere şahit olacaktık.
Tam bu noktada çözüm sürecinde her geçen zaman diliminde yeni enstrünman ve figürlerin ortaya çıktığına şahit oluyoruz. Öcalan`a “sekretarya” istenmesi gibi… Hükümet ilkin buna karşı çıktıysa da sonradan karar değiştirip ömür boyu ceza alan beş kişilik bir heyeti belirliyordu. Bunların müebbet ceza almaları ve çıkmaya meyildar olmaları sekretaryada yer almalarına sebebiyet vermişti. Hükümet bir manevrayla bu işten de sıyrılmıştı. Fakat çözüm sürecinde isteklerin bitmemesi gerekirdi… Şimdi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç arasında polemik konusu olan “izleme komitesi” ortaya çıktı. Tüm muhalefetin bundan rant devşirme umuduyla en üst perdeden dillendirmeyi ana hedef haline getirmeyi bir kenara atalım. Bilindiği gibi PKK, üçüncü bir göz için ABD`yi istemişti. Yine hükümet bunun dışarıdan olamayacağı ve içerden bazı kişilerin olması için bir çalışma başlatmıştı. Bu izleme komitesinin her ne kadar isimleri netlik kazanmamışsa da Kadir İnanır gibi isimlerin dillendirilmesini garipsedim doğrusu. Bunun gibi şahsiyetler bölgenin hangi hassasiyetine ve derinliğine sahip olabilir ki? Bu tür isimler eğer formalite icabı değilse çok daha etkin ve bölgeyi tanıyan şahsiyetlerden seçilebilir. Hükümet bu konuda samimi olursa bölgenin dengelerini iyi tahlil eden STK`ların temsilcilerinden birer kişi alabilirdi. Yok, eğer sadece taktik icabı ve oyalamaya yönelik bir hamleyse diyeceğimiz bir şey yok. Fakat bu bir oyalama değil ve çözüme yönelik bir hamleyse; çok kısa bir zaman önce Diyarbakır`da “Kürt meselesine İslami çözüm çalıştayının” bir araya getirdiği STK`lar içerisinden bunlar seçilebilirdi. Özellikle bu organizeyi yapan ve yüzlerce istişare gerçekleştiren kişilerin kanaatlerinin ve seçecekleri temsilcilerin “hakemlik konusunda” ne kadar isabetli bir karar olacağını herkes kabul eder. Bunu görmek istemeyenler sağlıklı bir netice alamayacakları gibi samimiyet noktalarının sorgulanması da gerekir. Sol gurupların bu kaliteli çalışmayı görmemeleri gayet doğal olarak karşılanabilir. Fakat sağ olarak bilinen gurupların bunu görüp dillendirmemeleri samimiyetle alakalıdır. Hele bu konuda hükümet ve onu temsil eden medya olursa samimiyetleri ve çözüm sürecindeki bakış açılarının yeniden gözden geçirilmesi gerekir.
Hal bu iken sürecin daha hangi isteklere sebebiyet vereceğini ve neler doğuracağını zaman gösterecek. Muhtemelen şu an yaptıkları gibi bazen “Nevruz” bazen “Sekreterya” bazen “İzleme komitesi” gibi birbirlerini oyalayacak karşılıklı mesajlar devam edecek. Somut adımlar atılmayacak. Ancak şu bir gerçek ki yakın vadede barışla noktalanacak bir süreç olmadığı gibi 7 Haziran seçimlerinin süreç için bir kırmızı çizgi olacağı ve ondan sonra tavırların değişeceği kesin gibi gözüküyor. Kimin ajandasında ne varsa ortaya çıkması ve halkın bunu görme şansı olacak. Fakat bunu gördükten sonra halkın maslahatı ne kadar gözetilecek hep beraber göreceğiz.