Çözüm Sürecinin ilk günü ve bugünü
Şu bir gerçek ki çözüm sürecinin başladığı gün ve bugün konjonktür olarak çok büyük farklılıklar arz etmektedir.
Özellikle Türkiye`nin komşu ülkelerle ilişkisi ve oluşan tablo yüzde yüz farklıdır. Suriye`deki “iç savaş” orta doğunun tüm dengelerini değiştirirken Türkiye`de bu dengelerin merkezindeydi.
Mesela çözüm sürecinin başladığı dönemde Türkiye Suriye ilişkileri son derece olumlu ve güvenli bir sınıra sahipti. Hatta “sınırların kaldırılması” söylemlerini dilendirebilecek kadar iyiydi.
Fakat bugün bu tablo tamamıyla değişmiş tam tersi “düşman gözüyle” birbirlerine bakan ve son derece güvensiz bir sınırla karşı karşıyayız.
Bunun yanında o dönemde İran`la ekonomik ve siyasi anlamda son derece ilişkiler iyiyken, Suriye üzerinden iki devletin sürdürdüğü politika apayrı bir konuma gelindi. İran, Esed`in devrilmemesinden yanayken, Türkiye devrilmesi için her türlü riski almış durumda. İki devlet de bunu gizleme ihtiyacı duymuyor.
Yine bu süreç içerisinde Mısır`da “İhvan`ın” gelmesi ve Muhammet Mursi gibi birinin Mısır`ın başında olması o dönem için Türkiye`nin elini daha da güçlendiriyordu. Fakat bugün yine gelinen nokta Sisi`nin darbeyle iktidara gelmesi ve Türkiye`nin darbeye karşı “haklı tavrı” iki devletin ilişkilerini kötü bir noktaya getirdi. Yani anlaşılan Türkiye, çözüm sürecine başladığı gün eli çok daha güçlüydü. Bugün ise menfaatleri çakışan devletler Türkiye`yi zor durumda bırakmak istiyor ve çözüm sürecinin başa gitmemesi için el birliği etmişler.
Türkiye`nin bu tablosuna karşılık PKK`nin de çözüm sürecindeki ilk günü ve bugünü çok farklıdır. Mesela o dönemde PKK, Irak hükümeti tarafından kabul görülmediği gibi Kuzey Kürdistan yönetimi tarafından da kabul edilmiyordu. Zaman zaman çatışacak konuma bile geliniyordu.
Ancak bugün IŞİD üzerinden oluşan tabloyla bir yakınlaşma söz konusudur. IŞİD`in Erbil`e saldırı girişimi ve Peşmergelere tehlike oluşturması aynı cephede savaşacak kadar yakınlaştırdı. Bu yakınlaşma her ne kadar ortak bir düşman üzerinde olsa bile… Yine çözüm sürecinin başladığı dönemde ABD, PKK`yi terör listesine almış, hatta bununla yetinmemiş “uyuşturucu ticaretini yapan” gurupların listesine de almıştı. Bugün ise Ortadoğu`daki emellerine ulaşmak için IŞİD üzerinden PKK`yi meşrulaştırmak ve ona ağır silahları temin etme peşindedir.
Bunun içinde menfaatleri çakışan ülkeler üzerinden PKK`yi güçlendirmek istiyor. PKK bunun farkında ve şımarık bir çocuk edasıyla çözüm sürecinde kozlar bende “yıkarım, bozarım” naralarını atmaktadır. Kürt halkını emperyalist devletlere kurban etmeye hazır olduğunu ve bunun için yoğun bir çalışma görüntüsü içerisindedir. Alınan emirleri harfiyen uygulayacağını 6-7 Ekim olaylarında gördük, görüyoruz.
Bütün bu dengeler varken hükümet çözüm sürecinde “yeni bir yol” haritası seçmemesi ve hiçbir şey olmamış gibi “yola devam edeceğiz” demesi saflık olarak nitelendirilebilir. İmralı`ya giden heyete “ek isimlerin” alınacağı ve akil insanların devreye gireceği veya “3. göz” gibi basit hamlelerle kamuoyunu inandıramazlar.
Bu söylemler halk nazarında bir heyecan oluşturmuyor. Zira muhatapları olan HDP-PKK, çözüm sürecini sürdüreceğiz, derken şehir yapılanması okulları boşaltıyor, hendekler kazıyor, toplu taşıt araçlarını Molotof`la yakarak, halkı da katlediyor. Hükümet, PKK`nin aldığı talimatı ve devletlerin dengelerini okumazsa içinde çıkılmaz bir pozisyona düşebilir.
Bundan sonra oluşan dengeleri gözeterek “nerede hata yaptım” demeli ve bundan sonraki adımlarını ona göre atmalı. Hükümet eğer bütün bu yaşananlar üzerinden hala oy hesaplarını yapıyorsa ve “Çözüm Süreci argümanını” seçime kadar devam ettireyim de “ne olursa olsun” düşüncesindeyse büyük bir gaflet içerisindedir. Umarız o düşüncede değiller ama son görüşmeler ne yazık ki bu yönde ipuçları veriyor.
Sözün özü; hükümet dış dengelerle birlikte bölge halkının dengelerini gözetmeli ve PKK` ye karşı yeni bir yol haritası belirlemelidir.
Denenmiş ve randıman vermeyen bir yapıyla yola devam etmek iç ve dış dengeleri görmemek basiretsizlik ya da art niyet olarak görülür. Bölge halkının çözüme inancını ve güvenini artırmak için gerçekleri görmek ve ona göre pozisyon alması gerekir.